Kur’an İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni

Hayallerini gerçeklestir

Kur’an İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni

Büyük medeniyetlerin ve dünya kültür mirasının temellerini atan Sümerler, tarih sahnesine diğer medeniyetlere nazaran daha erken çıkmıştır. M.Ö 4000 yıllarından itibaren başlayan tarihi ile Sümerler; yazı, dil, tıp, astronomi, matematik gibi pozitif öğretilerin yanı sıra din, fal, büyü ve mitoloji gibi alanlarda da diğer medeniyetlere örnek olmuşlardır. Mezopotamya'nın güney ucunda yer alan Sümer şehri, MÖ 4000 - 2350 yılları arasında Orta Asya'dan göç eden Sami olmayan bir halk tarafından kurulmuştur.

Bilindiği üzere yüzyıllar boyunca Batı kültürünün temeli Yunanlılara, dini de Tevrat’a dayandırılıyordu. Sümerlerle ilgili kaynaklar ortaya çıkmaya başlayınca ana kaynağın Sümerlerde olduğu anlaşıldı. Bundan en az beş bin yıl önce Sümerlilerin uyguladıkları kemer, kubbe sistemi, sütunlar, yuvarlak pencereler, mozaikler, duvar süsleri, kabartmalar, sunaklar, nişler Ortadoğu’da olduğu gibi Yunan ve Roma yoluyla Batı mimarisine girmiştir. Bugün uygarlığımızın temeli olan tekerlek bundan en az beş bin yıl önceye ait Ur kral mezarlarında görülmüş arabalarda ve birçok kabartmada görülmektedir. Sümerlerin uygarlığa en önemli katkıları, dillerine göre bir yazı icat etmeleri ve okullar açarak onu istedikleri her konuyu yazacak şekilde geliştirmeleridir. Sümer yazısı Mısır yazısının icat edilmesine önderlik etmiştir. Sümerlilerin bıraktığı ikinci miras yazılı kanunlardır. Sümerce yazılan kanun kitabı III. Ur sülalesinin kurucusu Urnammu tarafından kaleme alınmıştır. Alım, satım, borçlanma, kira, miras, evlenme, boşanmalar gibi her türlü hukuksal işlerin birer yazılı anlaşma ile yapılması ilk Sümerlilerde başlamıştır. Vergi dengesizliğini, kırtasiyeciliği, zorbalığı, rüşveti önlemek, kadın ve erkeğin aynı işe aynı ücret almasını sağlamak amacıyla ilk reform yine Sümerliler tarafından yapılmıştır. Sümerliler gökyüzünü inceleyerek Ayın hareketlerine göre seneyi otuzar günlük on iki aya bölmüşlerdir. Bugün Arapların kullandığı takvim Sümer takviminden gelmektedir. Matematikte onlu ve altılı sistemi kullanmışlardır. Bugün onlu sistem dışında altılı sistem de saat, dakika, daire ölçümünde kullanılmaktadır. Okullarda matematik öğretiminde çarpım tabloları, cebirsel işlemler ve çeşitli problemlerin çözümü yer almaktadır. Ayrıca Pisagor’a mal edilen teoremde tablet üzerine çizilmiş olarak bulunmaktadır. Sümer yazılı belgelerinin en önemlileri edebi olanlarıdır. Bu eserler onların hayal güçlerini, dünya ve evrene bakışlarını, sosyal düzenlerini, dinsel inanışlarını yansıtır. Bu eserler kahramanlarının serüvenlerini dile getiren destanlar, dinsel törenlerde Tanrıları, mabetleri, kralları öven ilahiler, Tanrıların öykülerine ait efsaneler, tartışmalar, atasözleri, deyimler, hayvan masalları gibi daha birçok hikâyeden oluşmaktadır.

Sümerlerde yaklaşık 1500’e yakın Tanrı adı bulunmaktadır. Dünyada, evrende, doğada görülen, hissedilen her nesnenin bir Tanrısı vardı. Tanrılar insan görünümünde, fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı. İnsanlar gibi, onların da çocukları ve eşlerinden oluşan aileleri bulunuyordu. Tanrılarda insanlar gibi sever, üzülür, kızar, kıskanır, kavga eder, kötülük yapar, hastalanır ve hatta yaralanabilirlerdi. Yer, gök, hava ve su Tanrıları yaratıcı, diğerleri yönetici ve koruyucu Tanrılardı. Sümerliler, bu Tanrılar dünyası üzerine pek çok efsane geliştirmiş, şiir yazmış, ilahi bestelemiş, törenler düzenlemiş ve bütün bunları yazıya geçirerek zamanımıza kadar ulaşmasını sağlamışlardır. Onların korudukları çoktanrılı din, yavaş yavaş tek Tanrıya dönüşerek, bugünkü dinlerin temelini oluşturmuşlardır. Ancak diğer Tanrılarda tamamıyla yok olmayarak bun dinlerde melekler, şeytanlar, cinler olarak varlıklarını korumaktadırlar.

Tanrının yaratıcı ve yok edici gücü, Tanrı korkusu, Tanrı yargılaması, kurbanlar, törenler, ilahiler, dualar, tütsüler, Tanrıyı memnun etmek, iyi ahlaklı, dürüst ve haktanır olmak, büyüklere ve küçüklere saygı göstermek, sosyal adalet, temizlik gibi unsurlar Sümerlerdeki Tanrı inanışı ile semavi dinlerdeki Tanrı inanışının ortak noktalarıdır. Sümer Tanrıları insanlara ne istediklerini bildirmez, ancak hoşlarına gitmeyecek işi yapanları cezalandırırlar. Sümerlere göre Tanrılar şehirleri ve bütün kültür varlıklarını meydana getirmiş ve insanlara vermiştir. Aynı düşünce Kur’an’da da yer almaktadır. “Allah yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı, dağlarda sizin için barınaklar yarattı ve sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, savaşta koruyacak zırhlar yarattı.” (Nahl, 81). Sümer’de Tanrılar “ol” der ve her şey oluverir. Her üç dinde de Tanrıların var ve yok edici güçleri yer almaktadır.

Sümer’de kralların nasıl sarayları varsa Tanrılarında öyle evleri olmalıydı. Bunun için “Tanrı evi” adı altında görkemli tapınaklar, yanlarında Tanrılarla insanları yaklaştırdığı düşünülen basamaklı kuleler yapılmıştı. Daha sonra Tanrı evleri sinagog, kilise ve camilere dönüştü. (Sümer’deki “Tanrı evi” deyimi Kur’an’da “Allah’ın mescitleri” (Tevbe, 17-18) şeklinde bulunmaktadır.

Sümer kralları, Tanrıların yeryüzündeki vekili sayılıyordu. Bu inanç Hristiyanlıkta papaya, Müslümanlıkta halifeye geçerek sürmüştür. “Rabbin meleklere, “ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” dedi. Onlar da “biz hamd ile sana teşbih eder ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek insan mı halife kılıyorsun” dediler. (Bakara, 30.)

Sümer kanunu, Babil Kralı Hammurabi’nin yaptığı kanuna temel olmuş, ondan sonra Musa’nın ve Yahudi kanunu, ondan da İslam kanunu etkilenmiştir. Hammurabi’nin (İÖ 1750) Güneş Tanrısından kanunu alışı, Musa’nın Tanrı’dan kanunu alışına örnek olmuştur. İlginç olanı İslam’da hukukun, ancak Arapların Irak topraklarını ele geçirdikten sonra kurallaşmasıdır. Sümer, Babil hukuksal geleneklerinden çıkan sözler, İbrani kanunu Talmud’da bulunmaktadır. Musa’nın kanununda bulunan anaya, babaya saygı, kimseyi öldürmeyeceksin, zina yapmayacaksın, çalmayacaksın, yalan söylemeyeceksin, yalan tanıklık etmeyeceksin, komşunun karısına ve malına göz dikmeyeceksin gibi kurallar, Sümer kanununda da aynıdır. Ancak Sümer kanununda göze göz, dişe diş cezalar yoktur. Tevrat’a göre büyük erkek çocuğa mirastan özel bir pay verilir. Aynı Sümerce yazılmış Lipit-İştar ile Hammurabi kanununda (madde 165) “Eğer bir adam büyük oğluna tarla, bahçe ve ev hediye der, ona bir belge yazarsa, baba öldüğünde o payını ayrıca alır ve baba malının diğer kısmını kardeşleriyle eşit bölüşecektir.” Şeklinde yer almaktadır.

Sümerliler kendilerinin, Tanrılar tarafından seçilmiş üstün bir halk olduğunu yazmışlar. Tevrat’ta Yahve’yi, Kur’an’da Allah İsrailoğullarını üstün bir kavim yapmıştı. (Tesniye, 14:6; Câsiye, 16; Bakara, 27.). Sümerliler kadınları bir tarlaya benzetmişler. Aynı deyim hem Tevrat’ta hem de Kur’an’da yer almaktadır. Kur’an’da “Kadınlarınınız sizin için bir tarladır, tarlanıza nasıl isterseniz öyle varın” (Bakara, 223). Sümerliler, dünyadaki bütün olayların Tanrıların isteklerinin gökte yıldızlarda yazılı olduğuna inanırlardı. Kur’an’da ayın inanış “Levh-i Mahfuz” olarak sürüyor. “Gökte ve yerde göze görünmeyen hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta da “Lev-i Mahfuz” bulunmasın.

Sümerlilerde 7 sayısı çok önemlidir. 7 gün geçmek, 7 dağ aşmak, 7 ışık, 7 ağaç, 7 kapı gibi. Aynı şekilde Tevrat ve Kur’an’da da 7 sayısı çokça geçmektedir. İslam’a göre cennetin 7 kapısı vardır. Sümer yeraltı dünyasının da 7 kapısı bulunuyor. Sümerliler Tanrılarını sevindirmek, onlardan bir istekte bulunmak, hastalıklardan kurtulmak için kurban kestirirlerdi. Bu kurbanlar sakatsız ve hastalıksız olmalı ve kurban sahibi vücutça temizlenmeliydi. Kurbanlar, rahipler tarafından özel dualarla kesilirdi. Kurbanın sağ kalçası ve iç organları Tanrıya takdim edilir, geri kalanı etrafta olanlara dağıtılırdı. İslam’da da kurbanlar aynı koşullarda kesiliyor.

Sümerlilerde, okul tabletlerine göre 6 gün çalışma 7. gün dinlenme var. Bu Yahudilere Şabat olarak geçmiş. On emirde “Şabat’ı düşün, onu kutsal gün olarak gör” denilmektedir. Tevrat’taki ilahiler, atasözleri ve deyimler Sümerlilerden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. (Robert Cooper, The Inquerer’s Text-Book, Londra, 1846, s.111). Sümer atasözleri tufan kahramanı Ziusudra’ya babası Şuruppak tarafından, Tevrat’ta Süleyman’a babası Davud tarafından, Kur’an’da ise Lokman tarafından adı verilmeyen oğluna öğüt veriliyor.

Sümer tapınaklarında rahibeler genel kadın görevi yapıyorlardı. Bunlar Tanrı adına seviştikleri için yaptıkları kutsal sayılmış ve diğer kadınlardan ayrılmaları için başları öttürülmüştür. Daha sonraları İÖ 1500 yıllarında Asur Kralının yaptığı kanunun 40. Maddesi evli ve dul kadınlar başlarını örtmeye mecbur bırakılmışlardır. Bu gelenek Yahudilere geçmiş, dindar Yahudi kadınları evlenince saçlarını kestirip peruk ve başörtüsü ile başlarını örtmüşler. Hristiyanlıkta da aynı şekilde rahibeler başlarını örtmektedirler. İslam’a örtünme erkekten kaçma şeklinde geçmiş. Buna karşın erkeksiz bir yerde Kur’an okurken veya dua ederken kadınların başını örtmesi, Sümer geleneğinin devamıdır.

Sümer efsanesine göre evrende ilk olarak Tanrıça Nammu adında büyük uçsuz bucaksız bir su vardı. Tanrıça o sudan büyük bir dağ çıkarıyor. Onu Hava Tanrısı Enlil ikiyi ayırıyor. Üstü gök oluyor. Gök Tanrısı onu alıyor, yer olan altı da Yer Tanrıçası ile Hava Tanrıçasının oluyor. Bilgelik Tanrısı ile Hava Tanrısı yeri bitkiler ağaçlar, sularla donatıyor. Hayvanlar yaratılıyor ve hepsini idare edecek Tanrılar meydana geçiriliyor. (Samuel Noah Kramer, Tarih Sümer’de Başlar, s.64-69). “Suların yüzü üzerinde Allah’ın ruhu hareket ediyordu. Allah ‘suların ortasında kubbe olsun, suları ayırsın’ dedi ve Allah kubbeyi yaptı. Altta olan suyu üstte olan sudan ayındı ve Allah kubbeye ‘gök’ ve alttaki kuru toprağa ‘yer’ dedi. (Tekvin, 1:2-9)

Sümer efsanesinden geçen bir konuda, birine kızan Tanrısın bütün ülkeye çeşitli felaketler vermesi. Sümer’de Aşk Tanrıçası İnanna, bir bahçenin kenarında uyuyakalıyor. Bunu gören bahçenin sahibi gidip Tanrıçaya tecavüz ediyor. Buna kızan Tanrıça, ülkeye çeşitli felaketler veriyor.

“Rab Musa’ya dedi: ‘Firavunun yüreği inatçıdır, kavmi salıvermek istemiyor. Sabahleyin nehrin kenarına çıkan Firavuna git, ona çölde bana ibadet etmeleri için kavmimi salıver, diye İbranilerin Allah’ı beni sana gönderdi, ben elimdeki değnekle ırmaktaki sulara vuracağım ve kana dönüşecekler.’ Musa Rabbin dediğini yaptı. Değneğini ırmaktaki sulara vurdu. Bütün sular kana döndü. Mısırlar içecek su bulamadılar”. ( Çıkış, 7:14-25).

“Bizi sihirlemek için ne mucize gösterirsen göster, sana inanmayacağız” dediler. “Bunun üzerine su baskını, çekirgeyi, güveyi, kurbağaları ve kanı birbirinden ayrı mucizeler olarak onlara musallat ettik, yine de büyüklük taslayıp suçlu bir millet oldular.” ( Â’râ f, 132-133).

İnsanları yok etmek amacıyla Tanrı tarafından büyük bir tufan yapıldığına dair hikâyenin, yalnız Tevrat’ta yazılı olduğu biliniyordu. Sümerlerde ise bu hikâye; insanlar öyle çoğalmıştı ki Tanrılar onların gürültü ve şamatalarından uyuyamaz olmuşlardı. Bunu üzerine dört büyük Tanrı, bu insanları bir tufan ile yok etmeye karar veriyorlar. Bilgelik Tanrısı (Enki), yarattıkları insanların ortadan kaldırılmasına çok üzülür ve Şuruppak kentinde yaşayan Utnapiştim’in evinin duvarından seslenerek, Tanrıların bir tufan yapmaya karar verdiklerini, bir gemi yapmasını söylüyor.

Hac zamanı Kâbe’de insanlar, yüksek bir yerden aşağıdaki çukura ‘şeytan taşlıyoruz’ diye taş atıyorlar. Sümer efsanesine göre evrenin varoluş sürecinde vaktiyle her taraf su idi. Sudan bir dağ çıkıyor, Hava Tanrısı onu ikiye ayırıyor, üsteki gök oluyor, onu Gök Tanrısı An alıyor. Yeri, yer Tanrıçasıyla Hava Tanrısı alıyor. İnsan yaratılıyor. Aşk ve Savaş Tanrıçası İnanna’nın kız kardeşi Ereşkiga’i, yeraltı cini olarak Kur, yer altına götürüyor. Bilgelik Tanrısı Enki onu kurtarmak için yeraltı denizine yelken açıyor. Kur, bunu görünce onun teknesine büyük küçük taşlar fırlatıyor.

“İsa bir kayığa binince şakirtleri de arkasından bindiler. Denizde büyük bir fırtına oldu. O kadar ki, kayık dalgalarla örtüldü. İsa uyuyordu. Şakirtleri İsa’ya kurtar, helâk oluyoruz diyerek onu uyandırdılar. İsa ‘Ey iman edenler niçin korkuyorsunuz?’ dedi. O zaman kalkıp rüzgârı ve denizi azarladı. Büyük bir limanlık oldu.

Sümerlerde Adapa efsanesinde Bilgelik Tanrısı Enki’nin oğlu Adapa, Eridu şehrinde insanlar arasında il rahip kraldır. O, yazıyı insanlar arasında ilk bilendir. İnsanlara balık tutmayı, uygarlaşmayı öğretir. Ona da bunları babası öğretmiştir. Adapa bir gün denizde balık avlarken güney rüzgârı çıkar ve ağını karıştırır. Buna kızan Adaba, güney rüzgârının kanadını kırar ve onu durdurur.

Sümer çivi yazılarının daha fazlasının gün ışığana çıkarılmasıyla Sümerler hakkında bildiklerimizden daha fazlasına ulaşacağımıza inanıyorum.

Atatürk’ün dediği gibi; “Çağdaş uygarlığı anlayabilmek, dünya üzerindeki eski uygarlıkları doğru tanıyabilmekle mümkündür.”

                                                                                              Cengiz Emik

                                                                                               Mayıs, 2021

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir