Nefes alamıyorum! Bobby Fischer'in çığlıkları boğuktu kafasına sıkıca bağlanmış siyah kapüşon tarafından sanki boğucu ölüme yakın gibi hissediyordu. Gevşetmek için öfkeyle başını salladı.
İki Japon güvenlik görevlisi onu yerde tutuyordu. Biri sırtüstü oturmuş kollarını yana ayırıyor diğeri bacaklarını tutuyordu. Bobby’nin ciğerleri sıkışıyor yeterince hava alamıyordu. Sağ kolunu kırılmış gibi hissediyor, ağzından kan geliyordu. Demek böyle öleceğim, diye düşündü. Direnmeyi bıraktı ve vücudu gevşedi. Güvenlik görevlileri onu ayağa kaldırdılar.
Temmuz 2004’de Japonya’da üç ay geçirdikten sonra Filipinler’e gitmek üzere pasaport kontrolüne geldiğinde iptal edilmiş pasaportu onu bir tutsağa çevirmişti. Bobby endişeliydi ancak hiç korkmamıştı. On iki yıl boyunca seyahat ediyordu. Endişesi, ABD Dışişleri Bakanlığının uyguladığı ekonomik yaptırımları ihlal etmesi nedeniyle yakalanmasıydı. ABD'ye geri dönerse yargılanacak ve eğer hüküm giyerse cezası on yıl hapis cezasına çaptırılacaktı. Vatansız bir adam olarak Bobby sonunda Macaristan'a yerleşmeyi tercih etmiş. Amerika Birleşik Devletleri'nden uzak durduğu sürece güvende olacağını düşünmüştü.
Sonunda başka bir yetkili Bobby’i geçersiz pasaportla seyahat ettiği için tutukladı. Bobby pasaportunun süresinin dolmasına daha iki buçuk yıl olduğunu söylemesine rağmen yetkili ABD Büyükelçiliğini arayabilirsiniz dedi. Bobby ABD Büyükelçiliğinin çözüm değil sorun olduğunu biliyordu. Korkusu mahkeme kararı ile ABD’ye iade edilmekti. Japon satranç arkadaşından yardım istemeyi düşündüyse de Göçmen Dairesi onun telefon etmesine izin vermedi.
Beyaz piyonunu şahının iki kare önünde görselleştirerek hayali bir satranç tahtası olan on üç yaşındaki Bobby Fischer ve rakibi Jack Collins maçını düşünmeye başlamıştı. Collins, stratejik teoride fazlasıyla iyi eğitilmişti.
Bobby’nin annesi Regina iki yaşındayken ailesi ile birlikte İsviçre’den Amerika’ya yerleşmişlerdi. Regina 1933 yılında Moskova Tıp Enstitüsünde okurken biyofizikçi Hans Gerhard Fischer ile evlenmiş ve birkaç yıl sonra kızlar Joan dünyaya gelmişti. Regina Fischer'in 1940'ların başlarında uzun süreli ikametgâhı yoktu. Haziran 1942'de Regina ikinci çocuğuna hamile kaldı. Hamileliği sırasında beş yaşındaki kızı Joan’ı St. Louis’te yaşayan dedesi Jacob Wender’in yanına gönderdi. 1945 yılına gelindiğinde Regina ile Hans’ın anlaşmazlıkları başlamıştı. Regina, Joseph Stalin yönetimindeki SSCB’de gelişen Yahudi karşıtı politikalarının da etkisiyle eşinden ayrılarak Paris’e yerleşti. Daha sonra Amerika’ya yerleşen Regina tek başına çocuklarını büyütmeye çalıştı.
Bobby henüz altı yaşındayken ablası Joan huzursuz kardeşini meşgul etmek için şekerci dükkânından bir dolarak plastik satranç takımı aldı. Daha önce oynamadıkları bu oyunu satranç takımının üst kısmına basılmış talimatları takip ederek taşların nasıl hareket ettiğini ve kuralları öğrenmeye çalıştılar. Bobby daha yedi yaşındayken annesi oğlunun satranç ve matematikteki gelişimini görünce üstün zekâlı çocukları için rehberlik merkezlerini ziyaret etmeye başladı.
Annesiyle birlikte gittiği Grand Army Plaza kütüphanesinde gördüğü sıra dışı satranç takımlarını görünce kendini harikalar diyarında hissetti. Buraya daha çok satranç takımlarını görmeye değil oynamaya gelmişti. Ustalar dönüşümlü olarak oynarken onların oyunlarını izliyordu. Bobby’nin yanına gelen usta kendi yeni ahşap satranç takımıyla oynamak için oturdu. Bu kişi radyolog olan Max Pavey idi. Formunun zirvesinde olan Pavey hem İskoçya hem de New York şampiyonuydu. Bobby’in oynadığı ilk ustaydı. Etraflarını seyirciler sarmaya başladı. Usta çok güçlüydü. Yaklaşık on beş dakika içinde Bobby’nin vezirini aldığında oyunu bitirdi. Nezaketle Bobby’e elini uzattı nazik bir gülümsemeyle şöyle dedi. “İyi oyun.” Bobby bir an tahtaya baktı. Sonra gözyaşlarına boğuldu.
Bobby yedi yaşındayken ilk kez Brooklyn Satranç Kulübünü ziyaret etti. Bu Kulübün kadın üyesi yoktu. Dünya satranç şampiyonu Emanuel Lasker çocukluğunda bu kulübe üye olarak kabul edilmemişti. Ancak kulübün yeni başkanı Carmine Nigro, Bobby’i üye olarak kabul edecekti. Nigro çocuktaki potansiyeli görüp onun babasız olduğunu fark ettiğinde Bobby’e koçluk yapmayı önerdi ve onun öğretmeni oldu. Bobby Cumartesi günleri Nigro’nun oğlu Tommy ile oynamak için evlerine gidiyordu. Nigro taktikleri ile onun oyun gücünü büyük ölçüde arttırdı. Bobby satrancın temellerini anlamaya, açılışları öğrenmeye ve daha önce oynanmış planlı oyunları anlamaya başlamıştı. Satrançta sayısız varyasyon olduğundan bu zorlu göreve özveriyle yaklaştı. Nigro iyi bir oyuncu değildi ancak iyi bir öğretmendi ve Bobby’nin satrançta ilerlemesine yardımcı oldu. Nigro aynı zamanda bir okulda müzik öğretmenliği yapıyordu. Bobby’nin müziğe ilgi duyması için piyano ve akordeon dersleri vermeye başladı. Yaklaşık bir yıl sonra müzik derslerinin satranç çalışmalarını etkilediğini düşünerek Bobby müzikle olan ilgisini azalttı ve daha çok satranç üzerine eğilmeye ve satranç literatürünü adeta solumaya başladı. Alexander Alekhine’nin yayınlanan 500 Satranç Oyunu kitabının yanında Morphy's Games of Chess koleksiyonu ile ilgileniyor büyük oyuncuların taktiklerini inceliyordu. Nigro, Bobby'yi The New yazarı Murray Shumach ile tanıştırdığında çok ürkmüş ve sadece ayakkabılarına bakakalmıştı.
1954 yazında hakkında yazılar okuduğu Sovyet büyük satranç ustalarından oluşan Sovyet takımı ilk kez Amerika Birleşik Devletlerinde oynayacaklardı. Dünya satranç şampiyonu olan Mikhail Botvinnik, Bolşoy Opera binasında büyük bir seyirci önünde ödüllendirildi. Sovyetler Birliğinde satranç ulusal politikan daha fazlası olarak görülmekteydi. Derinden kökleşmiş olan satranç kültürü ülke çapında herkes tarafından oynanırdı.
On iki yaşında olan Bobby, savaş alanında kendi savaşlarına giriyordu. Greenwich Village’deki turnuvalara katılıyor, Washington Squere Park’taki açık havada yapılan satranç maçlarını izliyordu. Manhattan Satranç Kulübü, ülkedeki en güçlü satranç kulübüydü. Amerika Birleşik Devletleri'nin yetiştirdiği büyük oyuncular bu kulübün üyesiydi. Bu kulüpte satranç turnuvaları dört grup halinde düzenleniyordu. En iyiler A grubunda en zayıflar ise C grubunda mücadele ediyordu. Bobby C grubundaki turnuvalara katıldı ve kısa süre sonra B grubuna yükseldi. Bir yıl gibi kısa bir zaman içerisinde A grubuna yükseldi ve bu grupta birinci oldu. ABD açık satranç şampiyonasında Fransa şampiyonu Icholas Rossolimo ile tanışması onu heyecanlandırmıştı.
1957 yılında Cleveland’da 184 satranç oyuncusunun katıldığı Amerikan Açık Satranç Turnuvasında Bobby 2298 puanla en iyi on oyuncu arasında gösteriliyordu. Şampiyona sonucunda mükemmel oyunlarıyla Amerika’nın en genç şampiyonu unvanını aldı. Eylül ayında okula döndüğünde sadece Amerika’dan değil dünyanın dört bir tarafındaki hayranlarından gelen mektuplar, imzalı fotoğrafını isteyen yazılara ek olarak ürünleri için reklamlarda oynaması durumunda sponsor olmayı isteyen onlarca şirketten teklif gelmişti. Teklifleri ne olursa olsun Bobby bunların hiçbiriyle ilgilenmedi.
Bobby Greenwich Village’de bulunan Rusça kitap, müzik, süreli yayınlar, el yapımı hediyeler satan Four Continents Book Store (Dört Kıta Kitapevi) adlı kitapevine giderdi. Bu kitapevi küçük olmasına rağmen çok güçlü satranç kitap ve koleksiyonuna sahipti. Bobby kitapların yanı sıra Shakhmantny Bulletin adlı süreli yayınları da alırdı. Bu yayınlarda dünyanın dört bir yanında en son satranç oyunları hakkında teorik bilgi makale ve raporları incelerdi.
Ardından dergide öne çıkan oyunları titizlikle oynardı. 1955 yılında Dünya Gençler Şampiyonu olan on sekiz yaşındaki Boris Spassky’nin kahramanlıklarını okurdu. 1956 Sovyetler Birliği şampiyonu Mark Taimanov, Bobby’nin oynadığı satranç açılışlarını çok farklı olduğunu söyledi. Bobby süreli yayınlarda dünya çapında oynanan oyunların açılışlarının hangilerinin kazandığına dair araştırmasını çok detaylı hale getirdi. Rusların satrançtaki hız ve keskinliklerine hayran kalmıştı. Tartışmasız dünyanın en iyileri Sovyet oyuncularıydı. Bobby on dört yaşındayken Shakhmatny’e verdiği röportajda “Büyük ustalarınızın ne yaptığını izliyorum. Oyunlarını biliyorum. Bunlar saldırgan, savaşan ruhla dolu.” Rus ustalarla oynamak istiyorum demişti.
Bobby, Dört Kıta kitapevini yıllarca ziyaret etti ve alışveriş yaptı. 1956 yılında yayımlanan Isaac Lipnitsky’nin Modern Satranç Soruları adlı kitabın kopyası azdı. Bobby bu kitabı okumaya can atıyordu. Kitap için özel sipariş verdi. Kitabı aldığında çok heyecanlıydı. Kendisinde on yaş büyük arkadaşı Karl Burger’e kitap hakkında bildiklerini anlattı. Bu kitabın içeriği Bobby’nin hayal gücünü besliyor satranca farklı bir gözle bakmasını sağlıyordu. Ayrıca Rudolf von Bilguer ve Wilhelm Steinitz’in satranç kitapları ile ona farklı bakış açıları kazandıracak yüzlerce dergi ve kitabı inceledi.
1942 yılından beri annesi Moskova’da geçirdiği altı yıl ve eski kocasının Şili’de olması ayrıca solcu siyasi partilerle ilişkisinden dolayı Sovyet casusu olabileceği şüphesiyle FBI tarafından takip edilmekteydi. Evindeki telefonlar dinleniyor ve kızı Joan Fishcher’in Brooklyn Kolejindeki kayıtları ile komşuları ve arkadaşları ve öğretmenleri sorgulanıyordu. Soruşturma sonunda hazırlanan 750 sayfalık raporda Regina’nın herhangi bir casusuluk faaliyeti hakkında bir şey bulunamadı. Sonuda FBI Regina Ficsher’in Amerika Birleşik Devlerinin güvenliği için bir tehlike olmadığına karar verdi.
Bobby annesine dünyanın en iyi oyuncularına karşı oynamak için Rusya’ya gitmek istediğini söylüyordu. Küba gezisinin yanı sıra on iki yaşındayken Kanada’da yapılan turnuvaya katılması dışında başka bir ülkeye gitmemişti. Regina oğlunun Rusya’ya gitmesini çok istemesine karşın seyahat parasını nereden bulacağını düşünüyordu.
Regina 1958 yılında Sovyetler Birliği Başbakanı Nikita Kurşçev’e bir mektup göndererek oğlunun Dünya Gençlik Festivaline katılmak için davetiye göndermesini istedi. Cevap beklediği süre içerisinde pasaport ve vize başvurusunda bulundu. Davetiye geçte olsa geldiğinde Bobby en iyi 6 oyuncu arasında dünyanın en geç oyuncusu olarak Yugoslavya Belgrad’da yapılacak Bölgeler Arası Şampiyona katılmaya hak kazandı. FBI ajanları ve muhbirler Regina ve Bobby’i izlemeye devam ediyordu. Bobby bu turnuvada ikinci oldu.
Sabena havayolları sponsorluğunda Temmuz ayının ortalarında Bobby Moskova’ya geldiğinde binlerce öfkeli Sovyet vatandaşı, basın Çaykovski caddesinde bulunun Amerikan Büyükelçilini kuşatarak Amerika’nın Lübnan’daki askerleri çekmesi isteyen sloganlar atarak büyükelçiliğin camlarını kırdı ve Eisenhower’in maketini yaktılar. Abramov'un şehri tanıtma teklifini kabul etmeyen Bobby dünyanın en iyi satranç oyuncularının üye olduğu Moskova Merkez Satranç Kulübüne giderek satranç kitaplarını incelemeye başladı.
Turnuvanın ilk birkaç maçında Bobby'nin oyunu düzensizdi. Sovyetler Birliği ustalarından David Bronstein ile yaptığı maçlarda altıncı tura gelindiğinde eşitliği zar zor elde etmişti. Salonda klima olmaması nedeniyle hem Fischer hem de Bronstein kısa kollu gömleklerle gelmişlerdi. Bobby, rakibinin saldırılarına karşı özenle hazırlanmıştı. Boby Ruy Lopez açılışı ile merkez üstünlüğünü ele geçirerek baskı oluşturma başladı. Ancak ilerleyen zamanda Bronstein Bobby’i sıkıştırmaya başladı sadece birkaç saniye kala Bobby kırkıncı hamlesini zar zor yaptı ve oyun ertesi gün devam etmek üzere bırakıldı. O akşam Lobbardy ile oyunu gözden geçirdi her iki oyuncunun da eşit sayıda taşları vardı. Bu pozisyonda oyun genellikle beraberlikle sonuçlanırdı ancak oyun devam ettiğinde Bobby’in galip gelmesi için saatlerce pozisyonlar üzerinde düşündüler. Ertesi gün oyuna devam edildiğinde Bronstein bir piyon kaybetmesine rağmen oyun berabere bitmişti.
Danimarkalı satranç ustası Bent Larsen’de oradaydı. Ona bir eğitmen ve akıl hocası olarak yardım etmek yerine eleştirmeye başlamıştı. Belki de bunun sebebi Portorož'da Bobby’e yenilmesinden dolayı acı çekiyordu. Bobby, Larsen’e sözlerinin kendisini incittiğini söyledi.
Mikhail Tal’ın taktiklerini kendisine karşı kullanmaya karar veren Fischer, kendi taktiklerini geliştirmeye başladı. Alaycı bir gülümsemeden sonra Tal ile göz temasını keserek kendi oyunu oynamaya planladığı hamleler dizisi ile Tal’a karşı koyma yollarına yöneldi. Tal’a karşı iki maç geride olduğu için morali çok bozuktu. Tal, bundan yararlanarak rakibini kızdırma ve provoke etme şansını kaçırmadı. Sonunca Fischer üçüncü maçını da kaybetti.
Bobby, televizyon izlemektense radyo dinlemeyi tercih ederdi. Odasını hafiften karartır kendi kendine konuşurken satranç tahtası, kitap ve dergilerle düşüncelerinin başka yöne kaymasına izin vermezdi. Kilise radyosu Armstrong’u dinlerdi. Kısa süre içinde kendisini satranç gibi Mukaddes Kitaba da kaptırmıştı.
1960 yılında on yedi yaşındayken Arjantin Buenos Aires’in güneyinde Mar del Plata’da yapılacak uluslararası turnuva için gitti. Arjantin turnuvalara ev sahipliği yapma konusunda Ruslar kadar iyi bir geleneğe sahipti. Bobby gittiği her yerde saygıyla karşılandı. Burada olmanın tek dezavantajı aralıksız yağan yağmur ve denizden esen soğuk rüzgârlardı. Bobby, Bronstein, Olafsson, Spassky’inin de turnuvada olduğunu öğrenene kadar turnuvayı kolay alacağından emindi. Bu isimlerinde turnuvada olduğunu öğrendiğinde endişelenmeye başlamıştı. Bobby’nin kötü oyunun nedeni ne olursa olsun yirmi oyuncunun katıldığı turnuvada sadece üç oyun kazanmış, on bir oyunu berabere bitmiş ve diğerlerini kaybetmişti.
1960 Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan Olimpiyat oyunlarının en önemli olaylarından biri Bobby Fischer ile Mikhail Tal karşılaşmasıydı. Beşinci turda karşı karşıya gelen ikili eski günleri hatırladı. Tal’ın, Bobby’i rahatsız etme çabaları boşa çıktı ve Bobby saldırgan hamleler yapmaya başladı. Karşılıklı hamleler sonucunda maç berabere bitti.
Bobby, on sekizine geldiğinde Yugoslavya’da yapılan Grand Master Satranç turnuvasına katıldı. Bobby Yugoslavya’yı seviyordu. Satranç taraftarları kendisini süper star olarak tezahürat yapıyordu. Bled Gölü kenarında turnuva salonu oyuncular için hazırlanmıştı. Turnuva sonunda Tal’in arkasından Bobby ikinci sırayı aldığı için hiç mutlu değildi.
Bobby annesine yazdığı mektupta Armstrong'un öğretileri ve yoğun İncil çalışmalarının hayata bakış açısını tamamen değiştirdiğini yazıyordu. Bobby inançlarını yaşamaya ve uygulamaya çalıştı; gerçekten yeniden doğduğunu hissetti.
1964 yılında Bobby yirmi bir yaşındayken Amerikalılar Amsterdam’da yapılacak olan turnuva için ona güveniyorlardı. Ancak Bobby Uluslararası Satranç Federasyonu (FIDE) kuralları çerçevesinde oynamayacağını çünkü federasyonun Sovyetler lehine davrandığını iddiasında bulundu. Bu arada Bobby’nin askere gitme zamanı gelmişti. Amerika Satranç Federasyonu Başkanı General George B. Hershey ile görüşerek Bobby’nin askere alınmasının ertelenmesini talep etti. Sağlık durumu askerliğe elverişli olmasına rağmen Bobby hiç askere alınmadı.
Bobby daha önce birçok turnuvaya katılması için teklif aldıysa da hepsini reddetti. Ancak 1965 yılında Havana Capablanca Memorial Satranç Turnuvasına katılmak için davet aldığı daveti kabul etti. Bunun nedeni yirmi bir büyük ustanın katılacağı bu turnuvada 3.000 Dolar ödül verilecekti. Bobby’nin bu turnuvaya katılmasının arkasındaki nedenlerden diğeri ise 12 yaşındayken Amerika dışına çıktığı ilk ülke olmasıydı. Ancak ABD ile Küba arasında diplomatik ilişkiler ciddi şekilde gergindi. ABD Dışişleri Bakanlığı harekete geçerek gazetecilerin Küba’ya gitmesi iznini almasına rağmen diğer ABD vatandaşlarının Küba vizesi alması hususunda yaşanan zorluklar nedeniyle Chess Life ve Saturday Review gibi dergi ve gazetelerin gezinin meşrutiyetini teyit eden mektupları sayesinde Bobby hayranlarına da vize verildi.
O tarihlerde cep telefonu ve internet olmadığı için turnuva oyunları açık telefon hattı ve teletype cihazı ile izleyicilere aktarılacaktı. Bunun için gerekli olan maliyeti Kübalı yetkililer üstlendi. Turnuva organizasyonun arkasında Che Guevara gibi güçlü bir siyasi isim vardı. Ardından Fidel Castro organizasyonu “harika” olarak nitelendirdi ve Küba için propaganda zaferi olarak gazetelere manşet yaptı. Bu duruma çok sinirlenen Bobby Fidel Castro’ya hitaben “Bu turnuvaya sizin ve sizin gibi siyasilerin katılmayacağını ve bunun bir siyasi şova dönüşmeyeceğini garanti eden telgraf göndermediğinizde turnuvaya katılmayacağım” şeklinde bir açıklama yaptı.
Bunun üzerine Castro “Siz bize ne yapacağımızı söyleme cesaretini nereden alıyorsunuz? Bizin böyle bir propaganda zaferine ihtiyacımız yoktur. Turnuvaya katılıp katılmamak sizin kişisel kararınızdır. Eğer turnuvaya katılmaktan korkuyorsanız başka bir mazeret bulmanız daha iyi olur” diye cevaplandırdı. Bunun üzerine Bobby turnuvaya katılacağını ancak siyasi propagandaya taraf olmayacağını söyledi.
Turnuva başladığında bir ay önce Amerika Birleşik Devletleri Şampiyonasında ortalığı kasıp kavuran Bobby ilk iki maçını kazandı ama turnuva ilerledikçe birkaç oyunda berabere kaldı ve birkaç oyunu kaybetti. Kötü oyununa rağmen yarım puan gerisinde Vasily Smyslov’un arkasından ikinci oldu. Fischer bu turnuvada ikinci olmasaydı hikâyesi Havana geri dönüşünün kötü bir gösterisi olabilirdi. Bu durum Bobby’nin kendisi ile ilgili hayal kırıklığını daha da derinleştirdi.
1960’lı yıllar boyunca Bobby Fischer’in yükselişi devam etti. Uluslararası Monte Carlo Turnuvasını kazandı ve bu turnuvada uluslararası basına fotoğraf vermeyi reddetti. Turnuvanın sponsoru Majesteleri Prens Rainier ile Prenses Grace’nin verdiği zarftaki para ödülünü kaba bir şekilde aldı. İçindeki parayı aldıktan sonra zarfı yırttı ve parayı saymaya başladı. Amerikan Olimpiyat takımını Küba’ya götürdü ve burada gümüş madalya aldı. Bobby Fischer Satranç Öğretiyor adlı kitabını imzalayarak Fidel Castro’ya hediye etti. 1967 yılında Tunus’ta düzenlenen bölgeler arası turnuvada bir gazeteci tarafından takip edilince otel odasının kapısını kapattı. “Beni rahat bırakın! Söyleyecek bir şeyim yok” diye bağırdı. Oyunlara katılmaya organizatörlerin değil kendisinin karar vereceğini söyledi. Böylece bu turnuvadaki şampiyonluk şanşı elinden kayıp gitti.
Fischer’in 1969 yılındaki en önemli başarı uzun zamandır üzerinde çalıştığı “Benim Unutulmaz 60 Oyunum” adlı kitabın Simon & Schuster tarafından yayınlaması ve okurlar arasında büyük ilgi görmesiydi. Bobby 1968 yılının sonlarına doğru rekabetçi oyun oynamama kararı aldı ve York Metropolitan Ligine on sekiz aylık bir ara verdi. Bobby’nin bu kararı dünya satranç severlerini şaşkınlığa uğrattı.
Sonra beklenmedik bir şekilde 26 Mart 1970’de Belgrad Metropol otelde köşe yazarı George ile öğle yemeğinde dünyanın geri kalanına karşı Sovyetler Birliğinde oynamak istediğini söyledi. İki ülke arasında soğuk savaşın devam ettiği 1972 yılında satranç federasyonları arasında görüşmeler başladı. Sovyetler otuz dört yıldır ellerinde tuttukları Dünya Şampiyonu unvanını eğitimsiz bir Amerikalıya teslim etme niyetinde değildiler.
İzlanda Bobby ve Spassky arasındaki satranç maçına ev sahipliği yapmak için gönüllü olduğunda her iki ülkede maçın burada yapılması hususunda anlaştılar. 1960 yılında Bobby ile berabere kalan Gudmundur Thorarinsson ve Shakespearean Bobby’e Reykjavik’te eşlik ediyorlardı. Karşılaşmanın ödülü 138.000 dolardı. Bu şimdiye kadar verilecek en yüksek ödül miktarıydı. Bobby ödül ve beğeniye rağmen gerçekte kim olduğunu unutmamak için elinden gelenin en iyisi yapmak konusunda alçakgönüllüydü. Spassky’nin tüm oyunlarını analiz etmiş, 14.000 den fazla hamleyi adeta ezberlemişti. Spassky küçük bir yardımcı ordusu tarafından desteklenirken, Bobby İngiliz oyuncu Robert Wade ile çalıştı. Bir Amerikalı tarafından şimdiye kadar oynanan en önemli maç olarak Spassky düellosu Time Dergisine kapak olmuştu. Spassky’nin unvanını koruması sembolik olarak Sovyetler Birliğinin savunmasıydı. Fischer karşılaşmanın siyasi boyutunun tamamen farkındaydı. “Kazanmak benim için bir misyon haline geldi” dedi. Maçın galibi 78.125 dolar, kaybeden ise 46.875 dolar alacaktı. Bunun haricinde televizyon, film ve reklam gelirlerinin yüzde otuzu verilecekti. Fischer bunlara ek olarak giriş bilet ücretlerinin de göz önünde bulundurularak yaklaşık 250.000 dolar tutarındaki gelirin Spassky ve kendisi arasında paylaştırılmasını istedi.
Bobby, basının satranç oyunu ile ilgilenmediklerini daha çok skandal, trajedi ve komedi ile ilgilendikleri gerekçesiyle 25 Haziran 1972 tarihindeki İzlanda uçuşunu iptal etti. İzlanda’da yapılacak olan şampiyona başlamasına bir gün kala muhabirler ve seyirciler Fischer’in dönmeyeceği inancıyla ülkelerine dönmek için rezervasyon yapmaya başladılar. Bununla birlikte Fischer için önemli olabilecek başka bir jest geldi. İngiliz milyoner James Derrick Slater kişisel olarak para ödülünü iki katına çıkarmak için 125.000 dolarak bağışta bulunmaya hazırdı. Bu Fischer’in turnuvaya gelmesinde belirleyici oldu. Ancak Fisher’in sorunları bitmemişti. Hollandalı satranç şampiyonu FIDE temsilcisi Dr. Max Euwe’nin erteleme talebinde bulundu. Fischer Salı günü öğlen on ikiye kadar gelmezse kura çekiminde yarışmacı olarak tüm haklarını kaybedeceğini söyledi. Bu karmaşıklıklardan sonra ilk oyun 11 Temmuz’da başladı. Uluslararası Satranç Federasyonu yüzlerce bilet ve rezervasyon iptali aldı. Akredite olmuş iki yüz basın mensubu arasında söylenti yayılmaya başladı. Fischer’in adada olduğunu ve basından kaçmak için donanma denizaltısında saklandığı söyleniyordu.
Başkan Nixon’ın ulusal güvenlik danışmanı ve dışişleri bakanı Herry Kissinger Bobby’i arayarak İzlanda’ya gitmesi ve Birleşik Devletler adına oyunu oynaması gerektiğini söyledi. Bu on dakikalık konuşmadan sonra Bobby her ne olursa olsun Amerika’nın çıkarlarının kendi kişisel çıkarlarından daha önemli olduğu ve sadece bir satranç oyuncusu olarak değil bir Soğuk Savaş savaşçısı olarak ülkesini temsil edeceğini söyledi.
Fischer, basın ve sevenleri tarafından fark edilmemek için İzlanda Icelandic havayolları uçağı ile Reykjavik'e geldi. Esja Otelde öğlen saatlerine doğru yüzlerce gazeteci ve yetkileri bulunmaktaydı. Kimin hangi renk ile oynayacağını belirlemek için kura çekimi belirlendi. Kura çekimi için Spassky geldiği halde Fischer’in hala uyuduğu söylendi. Bu durumda Spassky kura çekmeyi reddetti. Tüm yetkililer telaş içinde Spassky’nin maçı bırakıp bırakmayacağını düşünüyorlardı. Spassky maçı bırakmıyorum ancak Fischer uygunsuz davranıyor diye sitemde bulundu. Sovyet yetkililer ilk maçta Fischer’in hükmen mağlup sayılması, bu durum karşısında Fischer’in özür dilemesi ve FIDE tarafından bu davranışının kınanması iki günlük ertelemenin FIDE kurallarına aykırı olduğunu belirttiler. Fischer’in açılış gününe gelmediğini ve kurallara göre hükmen mağlup sayılması gerektiğini iddia ettiler.
Dr. Max Euwe yine devreye girerek Fischer’in son iki gün değil baştan sona kuralları çiğnediğini yazılı olarak imzalıp Efim Geller’e verdi. Euwe çok sıkıntılı durumdaydı. Şimdi hamle sırası Fischer’deydi. O gece Fischer, Spassky’den özür diledi. Konu ile ilgili Life Dergisi muhabiri Brad Darrach konu ile ilgili Fischer satrancı Ruslardan daha çok sevdiği için oynayacağını ve ödül parasından vazgeçtiğini yazdı.
Sovyet Devlet Spor Komitesi Başkanı Sergei Pavlov, Spassky’e Moscova’ya dönmesi için öfkeyle ısrar ediyordu. Spassky, Pavlov’a şu cevabı verdi. “Fischer her türlü sportmenlik dışı davranışlarda bulunsa da bu maçı oynayacağım”.
Taş kurası çekiminde önce İngiliz satranç ustası Geller, Rusça olarak şunları söyledi. “İzlandalı organizatörlerin çabaları, dünyanın dört bir tarafındaki milyonlarca satranç tutkunu bu maçı sabırsızlıkla beklemektedir. Yaşanan aksaklıklardan dolayı Fischer adına özür dilerim”.
Sonunda Fischer taş seçimi kurasına yirmi dakika gecikmeyle gelip Spassky’nin elini sıktı. Sabırsızlıkla bekleyen gazeteci ve izleyicilerin gözü ikilideydi. Fischer sahneye ve satranç tahtasına baktı. Bir eli cebinde beyaz taşları test etti ve oturdu. Karşılaşma öncesinde FIDE temsilcisi Harry Golombek oyuncuları tanıttı.
11 Temmuz 1972 tarihinde ilk oyun ilerlediğinde çoğu uzman beraberlik tahmin etmeye başlamıştı. Yirmi dokuzuncu hamlede konum eşitken Fischer kariyerinin en tehlikeli kumarlarından birine girdi. İki piyona karşılık bir fil verdi. Spassky kaşlarını kaldırdı. Fischer’in böyle bir hata yapabileceğine inanmadı. Fisher’in ilk oyunu kazanma psikolojik momentumu aşırı genişlemişti. Ancak maç halen berabere bitebilir görünümündeydi. Ardından Fischer maçın Alman hakemi Schmid’e sahnenin arkasında bulunan kameralardan birinin ışığının kendisini rahatsız ettiğini söyledi. Kameranın yeri değiştirildi. Kırk birinci hamlede Spassky oyuna ara verilmesini talep etti. Böylece gece yapılacak analizden faydalanmayı düşündü. Maç tekrar başladığında Fischer beraberlik için oynamaya başladı. Ancak bir piyonu vezir yapabilirdi. Fischer elli altıncı hamlesini yapmak yerine Spassky’nin elini sıktı.
13 Temmuz Perşembe sabahı Fischer tüm kameraların salondan çıkarılmadığı takdirde oynamayacağını söyledi. Sovyet basını eğer Fischer ikinci maça gelmezse Spassky’nin muhtemelen Moskova’ya döneceğini yazdılar. Schmid ikinci maçın saat beşte başlayacağını söyledi ancak Fischer oyuna gelmedi. Seyirciler boş sandalyelere bakıyordu. Schmid saat 18.00’da saati durdurdu. Bayanlar ve baylar FIDE kuralı 5’e göre Robert Fischer öngörülen saatte gelmediği için oyunu kaybetti.
Fischer’i tekrar oyuna döndürmek için hayranlarından binlerce mektup ve telgraf gelmeye başladı. Henry Kissinger onu bir kez daha aradı. New York Times gazetesi Fischer’i meydan okumaya devam etmeye çağıran yazı yayımladı. Başkan Nixon Life Dergisi fotoğrafçısı Harry Benson aracılığı ile Fischer’e “Maçı ister kazan ister kaybet bittikten sonra Beyaz Sarayı ziyaret etmeni bekliyorum” daveti iletildi. Fischer maçın kendi belirlediği şekilde oynanmaması durumunda maçın üçüncü günü için New York’a dönüş için üç rezervasyon yaptırmıştı.
Hakem Schmid kurallara göre Fischer’in haklı olduğunu maçı salon sahnesinden kameraların olmadığı bir kulis odasına taşımak için Spassky ile konuştu. Spassky maçın devamı için yeni girişimi kabul etti. Fischer oyun başlamadan doksan dakika önce maçın oynanacağı odanın istediği şekilde düzenlenmesi durumunda maça devam edeceğini söyledi.
Spassky, üçüncü oyuna zamanında geldi. Belki kamerada olduğunun farkında olmadan gülümsedi ve sandalyesine oturdu. Fischer sekiz dakika geç geldi, çok iyi görünüyordu. İkili el sıkıştı. Beyaz taşla oynayan Spassky ilk hamleyi yaptı ve Fischer yanıtladı. Fischer aniden bağırmaya başlayarak bir kamerayı işaret etti. Spassky ayağa kalktı ve “Ayrılıyorum” diye Schmid’i bilgilendirdi. Schmid “Bir an ne yapacağımı bilemedim. Kuralları çiğneyerek Spassky’nin saatini durdurdum. İnanılmaz durumu kontrol altına aldım”. Spassky ve Fischer alçak sesle konuşmaya devam ettiler. Schmid, kollarını Spassky’nin omuzlarına doladı “Boris, bu oyunu burada oynamaya söz verdin”. Sonra Fisher’e dönerek “Bobby, lütfen nazik ol” dedi. Spassky ne yapacağını düşünerek on saniye kadar bekledi ve sonunda oturdu. Schmid bunun kapalı devre kamera olduğunu sadece oyunu ekrana yansıtmak için kullanıldığını hiçbir kaydın alınmadığını söylediğinde Fischer düşünmeden söyledikleri sözler için özür dileyerek maça döndü. Büyük maçın en iyi oyunlarından biri oynanıyordu. Zorlu oyunlar sonunda yirmi maçın ardından Fischer 11½ – 8½ öndeydi. Kalan son dört maçında dünya şampiyonu olabilmek için sadece iki beraberlik veya bir galibiyete ihtiyacı vardı.
Yirmi birinci maç 31 Ağustos’ta başladı. Siyah taşlarla oynayan Fischer oyunun yıldızıydı. Eğer Spassky’i yenerse yirmi birinci maç son maç olacaktı. Fischer bu maçı kazandığında seyirciler ve izleyiciler çılgına döndü. Televizyon, radyo ve basın muhabirleri yeni Dünya Satranç Şampiyonunun Robert Bobby Fischer olduğunu duyuruyorlardı.
Fischer şampiyonluğu kazanmasından sonra FIDE başkanı Dr. Max Euwe, Laugardalshöll ve hakem Lothar Schmid onuruna bin kişinin katıldığı yemek düzenledi. Fischer’e İzlanda Satranç Federasyonu ve James Slater tarafından 153.240 dolar ödülün yanında İzlanda tarihi üzerine bir kitap hediye edildi.
Başkan Nixon gönderdiği telgrafta “Reykjavik'teki zaferiniz tam anlamıyla hâkimiyetinizin belagatle tanığıdır. Dünyanın en zor ve zorlu oyununda kazandığınız şampiyonluk için sizi içten tebrik ederim”.
1975 yılında Rus Anatoli Karpov ile unvan maçı yapması beklenen Fischer FIDE’ye maçın oynanabilmesi için bazı şartlarının yerine getirilmesini talep ettiğinde, talepleri reddedilen Fischer unvan maçı yapmadığı halde Karpov dünya şampiyonu ilan edilmişti. Bu olaydan sonra Fischer kayıplara karıştı ve uzun süre ortalıkta görünmedi. Bu durum kendisine satranç tarihinin en gizemli şampiyonu olarak esrarengiz bir hava kattı.
1992 yılında Yugoslavya’da yeni bir maç için ortaya çıktığında o dönem Birleşmiş Milletler Yugoslavya’ya ambargo uygulandığından bu ülkeye gitmesi durumunda 10 yıl hapis ve 250.000 dolar para cezası verileceği eğer Amerika’ya dönecek olursa şampiyonluk durumunda kazanacağı 3.65 milyon dolarlık ödülü devlet hazine bırakacağını bildiren resmi yazıyı alarak yırtmıştı.
Fischer ambargoyu delerek 30 Eylül 1992’de gizlice bu Karadağ açığında bulunan Sveti Stefan Adasındaki satranç turnuvasına katılmış yirmi yıl sonra Spassky’i 10-5 yenerek 3.35 milyon dolar ödül kazanmış ve o tarihten itibaren bir süre kanun kaçağı olarak yaşamaya başlamıştı.
Fischer Macaristan, Almanya, Filipinler ve Japonya’da yaşadığı 12 yıllık kaçak hayatı 2004 yılında Japonya’nın Narita havaalanında son buldu. ABD tarafından iptal edilmiş geçersiz pasaportla geçmeye çalışırken yakalandı. Tokyo’da 9 ay hapis yattıktan sonra 2005 yılında İzlanda vatandaşlığına geçti. 17 Ocak 2008 yılında İzlanda’da böbrek yetmezliğinden hayatını kaybetti.
Robert Bobby Fischer, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi ustalarından olduğu kabul edilmektedir. 1972 yılında Spassky ile oynadığı maçın altıncı oyunu en güzel oyunlardan biri olarak kabul edilir.
Cengiz Emik
Ankara, Ağustos 2023