Amerika Birleşik Devletlerinin 16. Cumhurbaşkanı olan Abraham Lincoln kimsesiz bir göçmen çocuğu iken 25 yaşında Eyalet Temsilciler Meclisi üyeliğine seçildi. 1863 yılında yayınladığı “Özgürlük Bildirgesi” ile milyonlarca zenci köleyi özgürlüğüne kavuşturdu. İç savaş nedeniyle ikiye bölünmüş yıkılmak üzere olan Birleşik Devletleri yeniden birleştirerek ikinci kurucu başkan oldu.
Demokrasi, İnsan Hakları ve Halk Egemenliği kavramlarının yalnızca bir kuram olmaktan çıkartılarak, uygulamada da geçerli hale gelmesi için büyük çaba göstermişti. Fikirlerindeki samimiyet ve duygularındaki hoşgörü ve insan sevgisiyle Amerikalıların çok sevdiği başkanlarından biri olmuştu.
“Siyasal Kurumlarımızın Yaşatılması” konulu konuşmasında “Hukuka bağlılık ve dinsel özgürlük bakımından; tarihin şimdiye kadar hiçbir zaman erişemediği bir yönetim sistemi altında bulunuyoruz… Bizim görevimiz ise dünyaya gelecek kuşaklar kadar, bunları devam ettirmektir.” Eğer herhangi bir tehlike söz konusu ise, bu ancak içimizden çıkacaktır. Hariçten gelmez. Kaderimizde harap olmak varsa bunu hem yapan hem de bitiren biz olacağız. Ya hür bir millet olarak yaşayalım yahut ölelim.”
Çocukluğunda New Orleans seyahati onu, denizin her türlü engin ürünleri ve güzellikleri ile tanıştırmıştı. Bu yolculukta hiç unutamayacağı diğer şey ise orada gördüğü köle pazarları olmuştu. Prangalara vurulmuş ya da birbirlerine bağlanmış zenci kölelerin haraç mezat satıldığı bu pazarlarda yaşanan vahşetin izleri ve içindeki isyan duygusu hiçbir zaman belleğinden silinmemişti.
1832 yılında Kızılderililere karşı yapılan savaşa gönüllü olarak katılmıştı. Savaşta fiilen çarpışmalara katılmasa da kendisine verilen “Gönüllüler Birliği Komutanlığı” yaşamında yönetim deneyimi kazandırmıştı. İçine kapanık biri olmasına karşın iyi huylu ve güzel sohbet konuşmalarıyla çevresini etkiliyordu. Kızılderililerle yapılan bu savaşta kendisine olan güveni oldukça artmış ve Eyalet Temsilciler Meclisi seçimlerinde aday olmaya bile cesaret etmesini sağlamıştı.
Yaşamının büyük atılımlarından bir diğeri hiç okula gitmemiş bu kişinin New Salem’de avukatlık yapmaya karar vermesiydi. 1830’lu yıllarda Amerika’da hukuk eğitimi veren okul sayısı çok azdı. Ülkede ki hukukçular İngiliz okullarında eğitim görmüş kişilerdi. Avukatlık yapmak için kendi çabalarıyla okuduğu hukuk kitaplarından bir şeyler öğrenmeye çalışıyordu. Eğer eyalet barosunun açtığı sınava girip başarılı olursa avukat olabilecekti. Eyaletin tanıdık hukukçularından elde ettiği kitaplardan çalışarak 1836 yılında Illinois Barosunun açtığı sınavı kazanan Lincoln, aynı yıl baroya kaydını yaptırarak avukatlık yapmaya başlamıştı. Arkadaşı John Stuart ile ortak açtığı avukatlık bürosu kentin en itibarlı bürolarından biri haline gelmişti. Aldıkları davaların çoğu gezici mahkemelerde görülmekteydi birbirlerinden yüzlerce kilometre uzak yerlerde olan uyuşmazlıkları çözüme kavuşturmak ve davalara yetişmek için günlerce at sırtında yolculuk ederek para kazanıyorlardı. Tüm bu koşullara karşın iki uyumlu arkadaşın avukatlık yetenekleri çevreye hızla yayılıyor halk arasında söylenen başarı öyküleri dikkatleri üzerlerine yoğunlaştırıyordu. Onun içindir ki kısa süre sonra işleri artmış büyük şirketlerin hukuk müşavirliklerinde görevler almaya başlamışlardı.
Lincoln’un siyasal görüşleri zaman içinde gelişmiş ve içinde yaşadığı koşullar ve topluma göre şekil almaya başlamıştı. Amerikan toplumunun alt tabakalarından gelen Başkanı Andrew Jackson’ın görüşlerinden oldukça etkilenmişti. Henry Clay ve Daniel Webster gibi politikacıların kurmuş olduğu liberal Whig Partisine girmişti. 1834-1840 yıllıra arasında Illinois Eyalet Temsilciler Meclisine seçilmiş ve Birleşik Devletlerin politik hayatına girmeyi başarmıştı.
Özellikle dayandığı temel bakımından Jackson’ın yaptığı gibi doğrudan seçmen kitlesinden güç alan yöntem izlemeye karar vermiş, Ondan farklılığı ise siyaset ve ekonomi arasındaki sıkı ilişkiyi öne çıkarıyor olmasıydı. Ulusal bankalar aracılıyla özel sektörün yatırımlarını destekliyor koruyucu gümrük duvarlarıyla imalatçıları korumak, ulaşım ağını genişletmek gibi politikalarla ülkenin sermaye kesimine de hoş görünmeye çalışıyordu. Lincoln ilk siyasal denemesinde kara ve demiryolları ve kanallarla sağlanan su trafiği sorunu çözümlemeye yönelik projeyi uygulamaya koymuştu.
1837 yılında kölelik karşıtı bir gazetecinin linç edilmeye kalkışılması üzerine köleliğin kaldırılmasını savunmakla birlikte bu konuda karşı şiddet kullanılmasını eleştiren tavırlarıyla dikkat çekiyordu.
Demokrat partinin 1854 yılında Kansas ve Nebraska Eyaletlerinde köleliğin yasalaştırılması sonucu büyük çatışmalar çıkmaya başladı. Olası bir seçimde bu eyaletlerde çoğunluğu kazanabilmek için kölecilikten yana olanlar ile karşıtları kendi taraftarlarını yerleştirme yarışına girmişleri. Öyle ki ülke açıkça iç savaşa doğru sürükleniyor, devlet adeta temellerinden çatırdıyordu.
Bu arada Whig Partisi dağılmaya başlamış, eski güç ve etkinliğini kaybetmişti. Ülkede köleliğe karşı olan birkaç parti bir araya gelerek Cumhuriyetçi Partiyi kurmuşlardı. Ülkede köleliğin yayılma eğilimine girdiği ve özgürlük taraftarlarının yeni bir hareketle siyasete egemen olmaya çalıştıkları bu süreçte Lincoln Cumhuriyetçi Parti saflarında siyaset yapmaya devam ediyordu.
Siyasal tartışmalarda rakibi Douglas, eğer kölelik kaldırılırsa ülkenin parçalanacağını savunurken, Lincoln bir ülkenin insanlarının yarısının özgür diğer yarısının köle olarak kalması halinde buradaki devletin yaşamasının olanaksız olduğunu ileri sürüyordu.
Ülkenin koşulları ve destekçilerinin maddi katkıları ile eski senatör Douglas’ın şansını daha güçlü kılıyordu. Arazi spekülatörlerinden olan Douglas seçimi çok az bir oy farkıyla kazanmıştı. Bu durumda Lincoln siyasetteki şansını bir kez de Cumhurbaşkanlığı seçiminde denemek istiyordu.
6 Kasım 1860 günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhuriyetçi Parti, Lincoln’u, Demokrat Parti ise Douglas’ı aday gösterdiler. Lincoln güney eyaletlerinden hiç oy alamamıştı. Ancak Demokrat Parti adaylarının iç çekişmeleri nedeniyle Lincoln Amerika Birleşik Devletlerinin 16. Cumhurbaşkanı seçilmişti.
Lincoln, Cumhurbaşkanlığı seçiminde güney eyaletlerinden oy alamamıştı. Bunun sebebi kuzey ile güney eyaletleri arasındaki ekonomik farklılıklardan kaynaklanıyordu. Güneyliler, Amerika Birleşik Devletlerinin tamamında ya da güney ve batıda köleliğin geçerli olmasını istiyorlardı. Nitekim başkanlık seçiminden sonra Güney Carolina birlikten ayrıldığını ilan etti. Çok kısa süre sonra, Georgia, Alabama, Florida, Mississippi, Louisiana ve Texas eyaletleri de birlikten ayrılar. 8 Şubat 1861 tarihinde başkenti Richmond olan Amerika Konfedere Devletini kurdular. Cumhurbaşkanlığına da Jeferson Davis’i getirdiler. Öyle ki Amerika Birleşik Devletleri tarihinin en bunalımlı dönemini yaşamaya başlamıştı. Konfedere devletin anayasasında kölelik bütün ülkede geçerli kılınıyor beyazların siyahlar üzerinde doğuştan üstünlüğe sahip olduğu ve eşit olmayacakları vurgulanıyordu. Lincoln’da açıkça cephe almış kaçınılmaz bir savaş kapıya dayanmıştı.
Lincoln, yemin ederek göreve başlamak için herhangi bir suikast olasılığına karşı gizlice Washington’a geldiğinde başkent tam bir kargaşa içindeydi. Lincoln’un yemin töreni sırasında alınan önlemler olağanüstüydü. Temsilciler Meclisi çalışmalarına ara vermiş, yollar keskin nişancılarla koruma altına alınmıştı. Başkan yeminini tamamladığında ülke rahat bir nefes almıştı. Başkanın anayasa gereği Birlikten ayrılan eyaletlerin ayrılmalarının hukuken hükümsüz olduğunu belirterek Güneyle eski sevgi bağlarının yenilenmesine çalışacağını açıklaması yüreklere su serpmişti. Ne var ki henüz Birlikten ayrılmamış eyaletleri tutabilmek için kongrede köleliğin önceden var olduğu eyaletlerde güvence altına alınması ve yerleşime açılan toprakların bir bölümünde köleliğin kabul edilmesine yönelik mutabakatı Lincoln’un reddetmesi ve yasalaşmasını önlemesi Kuzey ile Güney arasındaki tüm bağların kopmasına sebep oldu. Bunun üzerine konfederasyon kuvvetleri Charleston Limanındaki Sumter Kalesini top ateşine tutarak Amerika Birleşik Devletlerine karşı tarihi çatışmayı başlattılar.
Delaware, Maryland, Kentucky ve Missouri eyaletleri konfederasyona katılmışlardı. Bu durumda Amerika Birleşik Devletlerinin 23 federe devleti kalmış 11 eyalet ise konfedere devleti oluşturmuşlardı. Lincoln’un donanmaya güney sahillerini abluka altına alınması emrini vermesiyle beş yıl sürecek Amerika İç Savaşı başlamış oldu. Savaşın başlamasıyla Washington adeta terk edilmiş kente dönüştü. Kent, ülkenin diğer kesimleriyle ilişkisini zor sağlıyor ve özellikle güneyle olan bağları ağır darbe yemiş görünüyordu. Kentte her bakımdan düzensizlik, bakımsızlık ve kıtlık egemendi.
Lincoln’u zor günler bekliyordu. Bu korkunç iç savaş belasını halletmek zorunda olduğu gibi kendisini ve başkanlığını da kabul ettirmek durumundaydı. Beyaz Saray’daki görevine başladıktan sonra siyasal anlamda güçlü isimleri bir araya toplayarak Bakanlar Kurulu oluşturmak için büyük gayret göstermişti. Seçim adaylığı sırasında kendisine rakip olmuş veya kendisine karşı olan kişileri de kabineye almakta gecikmemişti.
Başkanlığının ilk yıllarında Lincoln’u son derece kaba ve görgüsüz bulunlar, birkaç yıl içinde elde ettiği seçkin nitelikleri izledikçe ona karşı saygın bir hayranlık duymaya başlamışlardı. Stuart Mill’in düşüncelerini özümsemiş, Lord Byron ve William Knox’un şiirleriyle konuşmalarını süsleyen Lincoln halkın gözünde daha çok sevilir hale gelmişti. İç savaşta elde ettiği zafer ve ülkenin kurtarıcısı olma yolunda kat edilen ilerlemeleri, yenilgiler, sıkıntıları ve kayıpları görkemli başarılar izliyordu.
1864 yılında eşi Soldiers’ Home civarında faytonla geçerken suikasta uğramıştı. Devrilen arabadan yaralı olarak kurtarılmıştı. Bu başkanın Kasım 1863’te konuşma yapmak için gitti Gettysburg’da zehirlenme girişimine maruz kalması kadar vahim bir olaydı. İç savaş sürerken Bull Run’da uğranılan yenilgi bozgun niteliğindeydi. Pittburgh’ta Birlik kuvvetleri on üç bin kişi gibi ağır kayıplar vererek büyük bir yenilgiye uğradılar. Savaşın getirdiği sıkıntı, yoksunluk, acılara karşı isyan eden kuzey halkının başlattığı karışıklık eylemleri Lincoln’un dayanma sınırlarını zorluyordu. Öyle ki kuzeyde bazı kentlerde halk zencileri öldürmeye başlamış savaşa gitmemek için askerlik şubelerine hücum etmeye başlamış ve yöneticilere karşı başkaldırmışlardı. Tüm bunlara karşın Lincoln direniyor ve başarmak için elinden gelen çabayı gösteriyordu.
Başkanlığının ilk yıllarında kölelik yanlılarının tepkisini çekmemek ve yaklaşık dört milyon zencinin toplumsal ve siyasal yaşama girmelerinden doğabilecek sakıncalara yol açmamak için köleliği kaldırmayı denememişti. Bunun yerine uygun süreç yakalayabildiği takdirde onların adım adım özgürleştirilmesini düşünüyordu. Böyle bir aşama da köle sahiplerinin zararlarının devlet tarafından verilecek tazminatlarla karşılanabileceği kanısındaydı. Planın bir parçası olarak zencilerin iskân edileceği bölgeler kurarak, onların beyazlardan ayrı bir yerleşim yerinde tutulmasını da düşünüyordu.
22 Eylül 1862 tarihinde, Konfederasyon Devletlerine son bir çağrıda bulunarak yeni yıla kadar birliğe yeniden dönmelerini, aksi takdirde bu devletlerin işgali altındaki eyaletlerde yaşayan köleleri özgür kılacağını bildirmişti. Güney eyaletlerinin Birlik çağrılarına olumlu cevap vermemesi üzerine daha önce bildirdiği hususları uygulamaya başladı.
1 Ocak 1863 tarihinde Emancipation Proclamation (Özgürlük Bildirgesi)’ni yayınladı. İki yüz binden fazla zenci kölenin özgürlüğüne kavuşmasını sağlayan bu bildirge deyim yerindeyse devrim niteliğindeydi.
Karışıklık ve tehlikeler içinden geçerek nihayet düzlüğe ulaşma umudunun belirdiği ilk başkanlık döneminin sonuna doğru 19 Kasım 1863 tarihinde yaptığı konuşmada; “Seksen yedi yıl önce, atalarımız bu kıtada hürriyetten doğmuş insanların eşitlik davasına kendini hasretmiş yeni bir millet yarattı. Biz şimdi böyle yaratılmış ve bu davaya kendini vermiş bir milletin uzun müddet bekasının mümkün olup olamayacağını tecrübe eden iç savaşa girişmiş bulunuyoruz. Bu büyük vazifeye kendimizi vakfetmek bize düşer. Atalarımızın uğrunda büyük fedakârlık yaptıkları vazifeye bağlılığı öğrenelim. Ta ki bu uğurda ölenlerin beyhude ölmemiş olduklarını ispata karar verelim. Halktan, halk tarafından, halk için olan bu hükümet yeryüzünden kalkmasın.”
Büyük amaç uğruna halkını çevresinde toplamayı başaran Lincoln 1864 yılında yapılan başkanlık seçimini ikinci kez kazandı. Birleşik Devletler Anayasasına eklenen XIII. madde “Birleşik Devletler dâhilinde veya Birleşik Devletlerin idare ve gözetimine tabi herhangi bir yerde esaret mevcut olamaz.” hükmü konulmuştu.
Amerikan İç Savaşı şüphesiz ki türlü yoksunluklar ve acılar içinde geçen beş yıllık karanlık bir dönemi kapsamıştı. Özgürlük Bildirgesiyle kölelik kaldırılmış ve 1865 yılında Appomattox zaferiyle de birlik ve bütünlük yeniden tesis edilmeye başlanmıştı.
14 Nisan1865 gecesinde eşi ile birlikte tiyatroda uğradığı silahlı saldırı sonucu 15 Nisan’da hayata gözlerine yuman Lincoln’un yerine Andrew Johnson yemine ederek Başkanlık görevine başlamıştı.
“Karakter ağaç ise, şan ve şeref o ağacın gölgesi gibidir; biz hep gölgeyi düşünürüz oysa gerçek olan ağacın kendisidir.” Abraham Lincoln
Ankara, Ocak 2023
Cengiz Emik