Adı Edison veya Marconi kadar bilinmese de Nicola Tesla gelmiş geçmiş en büyük mucitlerden biri, hatta birincisi kabul ediliyor. Sırp asıllı, Hırvatistan doğmul ve ABD vatandaşı olan bu dâhi sayesinde bugün ışıl ışıl aydınlanan şehirlerde yaşıyoruz. Zamanın ötesinde yaşayan Tesla, robotlardan, televizyona, telsiz haberleşmesinden, bilgisisayarlara kadar günlük yaşamımızda yer alan birçok yeniliğin mucidi veya fikir babasıdır. Otellerde yaşayan, evlenmemiş olan Tesla’nın en yakın arkadaşı Mark Twain (Samuel Langhorne Clemens) ve güvercinlerdir. Hayallerine bugün bile ulaşılması zor görünen Tesla bilim tarihinde hak ettiği yeri çoktan almıştır.
Tavan arasındaki tanıdık dairesine girdi ve bir düğmeyi çevirdi. Boru şeklindeki lamba şaşalı bir ışıltıyla parıldarken karanlık odaki tuhaf görüşünüşlü makineleri aydınlattı. Bu tüp lambanın ilginç yanı tavandaki elektrik kabloları ile hiçbir bağlantısı olmamasıydı. Gerçekten de hiçbir bağlantısı yoktu ve tüm enerjisini çevreyi sarmalayan bir güç alanından alıyordu. Bağlantısız ışık kaynağını eline alabilir, atölyenin içerisinde istediği yere taşıyabilirdi. Bir köşede duran tuhaf aletlerden biri sessiz sessiz titremeye başladı. Tesla’nın gözleri mutlulukla ışıldadı. Dünyanın en güçük osilatörü (elektronik devrelerde sinyalleri düzenleyen ve elektirik salınım düzenleyeci) çalışmaya başlamıştı. Onun dehşetli gücünün farkında olan tek kişi kendisiydi. Tesla daha beş yaşındayken icatlarına başlamıştı bile. Köyde gördüklerinden çok farklı bir su çarkı icat etmiş kısa çarkların kullanılmasına gerek kalmadan sarsıntısız işliyordu. Yıllar sonra bunları pervanesiz türbini yaparken de hatırlayacaktı. Teslanın teleskopik bir hafızası vardı. Tüm icatları kafasında tasarlıyor ve çalıştırıyordu. Onun için deney malzemesine ihtiyaç duymadan çizimleri dahi kusursuz bir şekilde hayal edebiliyordu. Yıllar sonra “Eğer yanlış anlamıyorsa” diye yazıyor Tesla, “bir insanın tasavvur ettiği bir nesnenin imgesine bir perdeye yansıtmak ve böylece de bunu görünür kılmak mümkün olabilir. Bu tüm imsan ilişkilerinde devrim yaratacaktır. Şuna inanıyorum ki bu mucize gelecekter gerçekleştirilebilir ve gerçekleştirilecektir de; şu kadarını söyleyebilirim ki, ben düşünce gücümün büyük bir kısmını bu problemin çözümüne adamış durumdayım.”
Nicola beş yaşındayken kendisinden yedi yaş büyük ağabeyi Daniel’in geçirdiği bir kaza sonucunda hayatını kaybetmesi Tesla’yı derinden etkilemiş ve yıllarca kabus ve halünasyonlar görmesine ruhsal açıdan içine kapanık olarak büyümesine sebep olmuştur. Nicola bu yıpratıcı imgelerden kurtulabilmek ve kendisine geçici de olsa bir rahatlama sağlayabilmek için hayal ürünü dünyalar kurmaya başladı. Her gece kendini seyehatlere çıktığına yeni yerler, şehirler ülkeler gördüğüne, oralarda yaşadığına, yeni insanlarla tanıştığına, arkadaşlar edindiğine inandırıyordu ve “Her ne kadar inanılmaz da olsa bunlar bana gerçek hayattakiler kadar yakında ve gerçeklerden bir nebze bile daha az canlı değildi.” Bu durum zihninin ciddi bir şekilde yeni icatlarla meşgul olmaya başlayacağı on yedi yaşına kadar devam edecekti. Nicola kafasında tasarlatığı icatları deneysel olanlara nazaran daha etkili ve ilerlemeye açık olduğunu düşünüyordu. “Benim yöntemim farklı. İşi eyleme dökmeden önce aklıma bir fikir geldiğinde bunu lik önce kafamda şekillendirme çalışırım. Yaptığım bir türbini düşüncelerimde işletmem ile atölyemde test etmen arasında benim için bir fark yoktur. Eğer bir dengesizlik varsa bunu bir yerlere not bile edebilirim. Makine kesinlikle düşündüğün şekilde çalışacaktır ve deney tam anlamıyla planladığım doğrultuda yürüyecektir.”
Tesla’nın dumunda da bu olağanüstü hatırlama gücü hayatının büyük bir bölümünde ona yardımcı oldu. Belki de bunda çocukluğunda aldığı özel eğitimin ve kendisine uyguladığı sürekli disiplinin de etki vardı. Colara’daki araştırma çalışmalarında deneme yanılma yöntemi ile yaptığı değişiklikler bu olağanüstü gücün belirtileridir. Fikirler zihninden öyle hızlı geçiyordu ki bunları oldukları yerde tutamıyordu. Her saniye kendisini heyecanlandıracak yeni bir şeyler oluşmaya başlıyordu düşüncelerinde.
Okulda yabancı dil öğreniminde üstün başarı göstermişti. Slav diyaleklerinin yanında İngilizce, Fransızca, Almanca ve İtalyanca’ya da hakimdi. Öğretmen soruyu tahtaya yazarken pusuya yatan ve yazması biter bitmez yanıtı veren cesaret kırıcı öğrencilerden biriydi. Zihninin optik ekranında tüm logaritmik tabloları depolayabiliyor ve gerektiğinde bunları kullanıyordu. Yine de bir bilim adamı olduktan sonra tek bir problemi çözebilmek için uzun süre çaba sarf edeceği zamanlar gelecekti. Tesla’nın hayatı boyunca yaptığı makinelerin hemen hepsi kusursuz işlemiştir. Bilimsel ilkelerde yanılabilirdi, yapım aşamasında kullanılan malzemelerin niteliği konusunda hata yapabilirdi ancak zihninde evrim geçirine ve makeneler tam anlamıyla istediği şekilde çalışırdı. Okulun ikinci yılıda saplantılı derecede sabit hava basıncı ve vakum olanağı ile sürekli hareket edebilen makine yapma sevdasına kapılmıştı. Bölge kolera salgınından kırılmaktaydı. Amansız hastalığa yakalanan Nicola dokuz ay yatakta kaldı. Kendisinden umut kesilmişti. Bir ara babası yanı başında otururken babasına “Belki mühendislik okumama izin verirseniz kendimi daha iyi hissedebilirim.” Teslanın papaz olmasını düşünen babası bu defa kendi merhametinin kapanına kıstırılmıştı ve oğlunun bu isteğine boyun eğmek zorunda kaldı.
Atlantik Okyanusu altından mektup alışverişini sağlayacak bir tüp geçit fikri musallat olmuştu kafasına. Tüpün içerisinden küresel mektup kutularının ittirilmesini sağlayacak suyu pompalama ünitesinin matematiksel hesapları üzerinde çalışmıştı. Ancak tüpün, akan su ile sürtünmesinden kaynaklanan direncini hesaplamayı başaramamıştı. Sürtünme o denli büyük çıkıyordu ki planı iptal etmek zorunda kalmıştı. Ama bunda fikirden sonraki icatlarında kullanabileceği sonuçlar çıkarmıştı. Daha sonra ekvator çevresinde dönecek devasa bir çember inşa etme projesi üzerinde düşünmeye başlamıştı. Çember başta bir iskeleye bağlı duracaktı ama iskele düşürüldükten sonra Dünya’nın hızına eşit bir hızla dönmeye başlayacaktı. Bu açıdan bakılınca proje yirminci yüzyılın sonlarında ortaya çıkan senkronize uygduları akla getirmektedir. Tesla bundan fazlasını hedeflemişti. Bu aşamadan sonra çemberi dünyanın çevresinde sabit tutacak tepkisel bir güç harekete geçirilecekti. Böylece yolcular çembere tırmanabilecek ve saatte beş yüz kilometreye yakın bir hızla seyahat edeceklerdi. Dünya onların altında dönecek ve böylece dünyanın çevresini bir günde dolaşma imkanına ulaşacaklardı.
Bu bir yıllık, pratik olmasa da muhteşem olan düşünme ve düşler döneminden sonra Avusturya Graz’daki Politeknik Okuluna yazılacaktı. Okulun ilk yılında burs kazanacak ve böylece parasal kaygılardan uzak bir yıl geçirecekti. Buna karşılık sabah üçten akşam dokuza kadar aralıksız çalışarak iki yılı bir yıla sığdırmak zorunda kalacaktı. Çalıştığı temel konular, fizik, matematik ve mekanikti. Elektrik mekanizmasını Tesla ile tanıştıran kişi teorik ve deneysel fizik derslerini veren Alman Profesör Poeschl’dı. Tesla için bu deneyler fazlasıyla ilham kaynağı oluyordu. Tesla, Paris’ten getirilen Gamme dinamosunu (doğru akım üreten elektrik jenaratörü) görünce bu makineyi kendinden geçmiş bir şekilde incelemeye başladı. Tesla, Poeschl’e komütatörü kaldırarak ve alternatif akıma bağlayarak tasarımın geliştirilebileceğini söyled. Poeschl “Tesla büyük işler başaracak” diye yanıtladı. “Ama bunu asla yapamayacak. Bu yerçekimi gibi sabit bir çekim kuvvetini merkezkaç kuvvetine çevirmeye çalışmakla aynı şey olurdu.” Genç Sırp bu fikrin nasıl hayata geçirilebileceğini bilmiyordu ama cevabın zihninde bir yerlerde gizli olduğunu, çözümü bulana dek rahat yüzü göremeyeceğini de biliyordu. Tesla parası suyu çekince 1879 yılında Maribor’da iş bulmaya çalışacak ancak başarısız olunca evine dönmek zorunda kalacaktı. Babasının ölümünden sonra üniversite eğitimine devam etme ümidiyle Prag’a gider ve yirmi dört yaşına kadar kendisini fizik ve elektrik mühendisliği alanında geliştirir.
Alexander Graham Bell’in telefonu keşfinde sonra Amerika ve Avrupa arasında transatlantik kablo hattı döşenmiş ve 1881 yılında Budapeşte’de santral kurulacağı haberi duyulunca Tesla, Budapeşte’ye doğru yola çıkış ve telgraf ofisinde bir iş bulmuştu. Graz Politeknik Üniversitesinden ayrılmasının üzerinden yıllar geçmesine rağmen doğru akım mekanizması aklından bir an bile çıkmamıştı. Daha sonraları bu konu hakkında şunları söyleyecekti. “Bu konuyu basit bir çözümle geçiştirmek istemiyordum. Bu konu içimde kalmıştı, benim için bir ölüm kalım meselesiydi. Muvaffak olamadığım takdirde yok olup gideceğimi biliyordum.” Bir ikindi vakti arkadaşı Szigety ile birlikte parkta yürürken o an şimek gibi çakan bir fikir tüm çıplaklığıyla zihninde belirmişti. Tesla’nın çırpınan uzun kolları nöbet geçiriyor gibi öne doğru uzanmış bir dal parçası bularak toprağın üzerine alternatif akım motoru diyagramını çizmişti. Toprağın üzerine çizdiği bu diyagram altı yıl sonra Amerika Elektrik Mühendisleri Enstitüsü’ndeki söylevinde gösterilecek, dünyaya yeni, basit ve kullanışlı bilimsel ilke olarak sunulacaktı. AC (alternatif akım) motorlarının uygulamaları teknoloji dünyasında tam anlamıyla çığır açacaktı. “Tasarladığm aygıtın parçaları zihnimde en ince ayrıntılarına kadar bütün somutluğu ile canlanıyordu. Sürekli çalışan makineler hayal etmekten büyük bir zevk alıyordum.” 1882 yılında fikirler hala zihninde canlanmaya devam ediyordu. Prototip üretecek ne parası ne de yeterli zamanı vardı. Telgraf ofisindeki işleri yoğunlaşacak ve bir süre sonra mühendisliğe terfi edecekti. Edison’un Paris’teki telefon şubelerinden birinden iş teklifi alınca 1882 yılında Paris’e geldiğinde buradaki meslektaşlarına alternatif akımın potansiyelleri hakkında bilgi verirken Edison’un bu konuda konuşulmasından rahatsız olduğunu duyunca büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaktı. Şebekenin yöneticisi ve Edison’un yakın arkadaşı Charles Batchelor, Tesla’daki yeteneği görmüş ve kendisinin Amerika’ya gitmesini ve Edison’la tanışmasını önermiş hatta bir tavsiye mektubu bile yazmıştı. 1884 yılında Paris’teki işini bırakarak bir bilinmeze doğru yola çıkmıştı. Edison bürosunda çalışırken kendisini beklemekte olan uzun boylu bir siluet gördü. Tesla kendini tanıttı, aksanına özen gösteriyordu biraz da bağırıyordu çünkü Edison’un işitme problemi vardı. Kendisine Batchelor’dan getirdiği tavsiye mektubunu verdi. Edison’a Fransa ve Almanya’da yaptıklarını anlatmaya başladı. Edison’un nefes bile almasına fırsat vermeden keşfettiği döngüsel manyetik alan ilkesi ile çalışan kendi imalatı olan alternatif akım indüsiyon moturunu anlatmaya başladı. Edison, sinirlenerek “Ağır ol, bana bu safsatalardan bahsetme. Amerika’da doğru akım kullanıyoruz senin bahsettiğin konu tehlikeli bir iş” diyerek Tesla’yı tersledi. Ediso kısa sürede Tesla’nın problem çözme yeteneklerini görünce kendisine sorunları çözmede tam yetki ve özgürlük tanıyacaktı. Tesla’ya “Çok çalışkan adamlar gördüm ancak senin gibi yamanını görmedim.” diyecekti. İki dahi arasındaki kişilik farklılıkları ilişkilerini daha en baştan mahkum etmişti. Edison, Tesla’yı bir teorisyen ve kültürlü olduğu için olduğu için sevmiyordu. Dahiliğin yüzde doksanının işe yaramayan şeyleri bilmekten ibaret olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden kendisi sorunları inceden inceye tartmanın önemine inanıyordu. Tesla, Edison için “Kendisi ancak bir arıda bulunabilecek bir sebat ve gayretle samanlıkta iğne aramaya bayılır. Her çöpün altını tek tek araştırırdı. Oysa ufak bir teori ve birkaç hesaplamayla bu angaryanın çoğundan kurtulabilir insan.
Edison’un dinamolarını baştan tasarlamak o yılının büyük bir bölümünü almıştı. En sonunda işi başarıyla tamamlayınca elli bin dolaını ze zaman alabileceğini sorduğunda Edison’un cevabı “Biz Amerikalıların espri anlayışından haberin yok herhalde” diyerek vaat ettiği parayı vermemiştir. Edison’un yanından ayrılan Tesla’nın mühendislikte kazandığı ün iyiden iyiye yayılmaya başlamış ve bir grup yatırıncı kendi adına şirket kurma teklifi getirmişti. Tesla Electric Light Şirketini kurduktan sonra laboratuvarında işe koyulan Tesla ark lambasını üretecekti. Sistemin patenti alınacak ve ilk olarak Rathway sokaklarında kullanılacaktı. Yaptıklarına karşılık alacağı ise şirketin birkaç hissesinden ibaret olacaktı. Acıyla karışık bir şaşkınlıkla Amerikan ticaret sisteminin cilveleriyle şirketten nasıl rahatça uzaklaştırıldığını gördüğünde elinde bolca miktarda hisse senediyle açıkta kalmıştı. Tesla sahneyi üçüncü kez terk ediyordu. Kötüye gidiş çöküşe dönüşmüştü, mühendis olarak çalışabileceği bir iş bulamadığı için hayatının en zor dönemlerinden birini yaşıyordu. New York sokaklarında işçi gruplarıyla birlikte ölesiye çalışıyor, hayatını güç bela idame ettirebiliyordu. Yine de bu arada bazı ilerlemer olmuştu. Ark aydınlatma sisteminde yaptığı yenilikler sayesinde yedi patent hakkı almıştı. Bunlardan özellikle demirin 750 santigrad derece üzerindeki sıcaklıklarda manyetik özelliğinini kaybetmesi sonucunda ısının doğrudan elektrik enerjisine dönüştürülme prensibi ilgi çekiciydi. Talihi yeniden umulmadık bir şekilde yön değiştirecekti. Çalıştığı iş yerindeki ustabaşı indüksiyon motoronun bahsini duymuş ve Tesla’yı Western Union Telgraf Şirketinin yöneticisi Brown ile tanıştırmaya götürmüştü. Edison’un önündeki devrimi görmeyi başaramadığı, daha doğrusu doğru akımın (DC) sonunun geldiği yerde Brown geleceğin kokusunu almıştı. Brown’ın finansörlüğünde 1887 yılında kurulan Tesla Elektrik Şirketi kendi ürettiği dinamolar gibi gece gündüz, aralıksız çalışmaya başlayacaktı. Tek, çift ve çok fazlı alternatif akım motorları üzerinde çalışmasına devam etmekte ve her tip için uygun dinamolar, motorlar, trafolar ve otomatik kontrol mekanizmaları geliştirerek bunların patentlerini almaya başlayacaktı. Ancak hala tatminkan bir alternatif akım motoru üretilememişti. Atölyelesini açmasının üzerinden altı ay sonra patent ofisine test edilmesi için iki motorunu göndereceti. En sonunda hak ettiği üne kavuşmaya başlamıştı. Cornell Üniversitesi Profesörü A. Anthony, Tesla sisteminin önemini ilk bakışta kavramış ve bu sistemin önemi anlatan bir konuşma yapmıştı. Bu sistem sadece yeni bir motor olmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni bir teknolojiyi müjdeliyordu. Profesör Anthony’nin önerisi doğrultusunda meçhul genç Sırp, 1888 yılında Amerika Elektrik Mühendisleri Enstitüsü’nden semine düzenleme daveti alacaktı. Seminerin konusu yeni alternatif akım motoro ve yeni trafo sistemiydi. Faraday’ın elektriksel deney araştırmalarından sonra ilk defa bu derece önemli deneysel gerçek bu denli basit ve açık bir şekilde açıklanıyordu. Ardından gelenlere yapılacak iş bırakmamıştı. Hazırladığı rapor, matematiksel teorinin iskeletini dahi içermekteydi. Aldığı patentler Westinghouse’un peşinde koştuğu çözümleri içeriyordu. Westinghouse macerayı seven biriydi. O da Morgan gibi raylar üzerinde giden özel vagonu ile seyahat etmeye başlayacak ve daha sonraları Niagara Şelalesine kadar uzanacaktı. Tesla gibi o da bir zamanlar Niagara Şelalesinin hidroelektrik potansiyelini değerlendirme hayalleri kurmuştu.
Tesla, onu laboratuvarına davet ettiğinde Westinghouse bir makineden diğerine koşuyor herşeyi dikkatlice inceliyordu. Tesla’ya alternatif motorların patenti karşılığında bir milyon dolar teklif etmesine rağmen Tesla’nın aldığı 60 bin dolar ve 150 hisse senedi olmuştur. Tesla her ne kadar parasını alamasa da 1891 yılının Temmuz ayında Amerikan vatandaşlığına kabul edilmişti. Her yeni sistemde karşılaşılan birçok zorluk gibi Westinghouse’un o zamanlar kullanmakta olduğu 133 devirli motorlar 60 devir için üretilmiş indüksiyon motoruna uygun değildi. Tesla 60 devirli indüksiyon motoru tasarlamış ve bu motorlar standart halini almıştır. Edison, Westinghouse’un Tesla ile alternatif akım konusunda anlaşma yaptığını duyduğunda çok öfkelenmişti. Saflar belirginleşmeye başlamış Edison alternatif akımın sözde tehlikelerini her fırsatta dile getirmeye çalışmıştır.
Dünya, yakasını bıraktığı ve Manhattan’daki laboratuvarında en büyük aşkı elektrik ile ilgilendiği sürece Tesla dünyanın en mutlu insanıydı. 1880 ve 1890 yılları arasında böyle bir dönemin tadını çıkarabilmişti. Amerika ve Avrupa’da verdiği konferanslarla en ünlü bilim adamları arasındaki yeri almıştı. Konferansların birinde konuştuğu kürsü içlerinde bazılarında fosfor bazılarında uranyum kullanılan gaz dolu tüplerden yayılan ışıkla aydınlatılmıştı. Günümüzde kullanılan floresan lambalarının öncüleriydiler. Tesla bunların patentini almayı ve piyasaya sürmeyi hiç düşünmemişti. Tesla’nın konferansından beş yıl sonra Fransız fizikçi Henri Becquerel uranyum tarafından yayılan gizemli ışınları keşfetmişti. Henri Becquerel, Robert Millikan, H. Campton, Lawrence, Irene Juliot-Curie, Victor F. Hess hepsi kozmik ışınlar üzerinde çalışarak Nobel ödülüne layık görüldüler. Bilim çevrelerinde adı geçen bu kişilerin çalıştığı alanlarda Tesla’nın öncülük ettiği hatırlanmalıdır.
Alman fizikçi Heinrich Hertz tarafından geliştirilen indüksiyon bobi ile yaptığı deneylerde elektriksel manyetik alanan varlığını ispat etmişti. Tesla, radyo dalgalarının sürekli iletişimine olanak sağlayan saniyede 33 bin devir üretebilen yüksek gerilim alternatörü geliştirerek bu alandaki öncülerden olmuştur. Bunun yanında düşük voltajlı yüksek akımlı, yüksek voltajlı düşük akımlı hava özlü transformatörde geliştirmişti. Tesla’nın belki de en büyük günü Elektrik Kongre’sinde sergilediği mekanik ve elektrikli osilatörleri hakkında tanınmış editörlerden Thomas Commerfold Martin’in bilim insanlarının alternatif akım üzerine yürütecekleri araştırmalarını eksiksiz bir donanımla sürdürebilecekleri, aynı zamanda harmonik ve senkronize telgraf alanındaki gelişmeleri konusundaki makalesi alternatif akım konusundaki insanların endişelerini gidermesi açısından önemliydi. Kısa bir döneme “bu kadarı da fazla” dedirtecek kadar çok başarı sığmıştı. Yıllardan beri Edison ve Lord Kelvin’in (William Thomson) alternatif akımın tehlikeleri konusundaki iddiları ile sarsılan Niagara Komisyonu en soninda 1893 yılında Niagara Şelalesine iki jeneratörü kurma şerefini tahmin edildiği gibi Westinghouse firmasına vermişti. Tesla’nın alternatif akım sisteminin ve Westinghouse’un azminin zaferi ile sonuçlanmıştı. Çok yakında alternatik akımla çalışan buharlı trenler Edison’un alt istasyonlarında da kullanılmaya başlanacaktı.
Akımın vakumdan iletilmesini sağlayan radyo tüpünün ilk elektronik aygıt olduğu söylenebilir. Bunun ilk örneği 1883 yılında icat edilen vakum lambadır. J.J. Thomson elektronların sıcak elektrottan soğuk elektroda geçmesi suretiyle oluşan emisyon ile ortaya çıktığını düşünmüştü. Vakum tüplerinin radyo sinyallerini algılamaya çok elverişli olduğunu düşünen Tesla 1890’lı yılların başından itibaren radyo araştırmalarında ve ışık üretiminde kullanabileceği binlerce vakum tüp versiyonu geliştirmişti. Fleeming’in kullandığı hassasiyeti arttırılmış kristal dedektörler ile Edison Efekti’ni radyo sinyallerini algılamayı başarılı bir şekilde uygulamıştı. 1907 yılınd Lee De Forest, Fleeming’in diyoduna bir elektrikli kontrol mekanizması ekleyerek ilk Audion’u icat etmiş ve böylece modern elektronik bilimin yolunu açmıştır.
13 Mart 1895 gecesi Tesla’nın laboratuvarında yangın çıkmış, altı katlı bina yerle bir olmuş, büyük emek sarfedilerek yaptıkları deney aletleri erimiş ve hurda metal yığınına dönüşmüştü. Omuzları çökmüş, bitap ve üzgün bir halde sabahın ilk ışıkları ile birlikte laboratuvarından arta kalanların yanından ayrılarak nereye gittiğini, zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden New York sokaklarını arşınlamaya başlamıştı. Dünyanın dört bir yanından gazeteler trajediyi duyuruyor büyük kaybın mucidin bedensel çöküşü olduğunu laboratuvarının içindeki harikalarla birlikte meydana gelen yıkım, kişisel bir felaket olmaktan çok uzak, bütün dünyanın talihsizliği olduğunu yazacaklardı. Radyo, telsiz enerji iletimi, güdümlü taşıtlar, X ışınları olarak anılacak efektler, sıvı oksijen konusundaki çalışmalarda gelinen noktayı ancak asistanları bilebiliyordu.
Tesla, iflasın eşiğine gelmişti. Sahip olduğu tüm birikimini yanan laboratuvarındaki araştırma gereçlerine yatırmıştı. Alternatif akım patentlerinden hiç telif hakkı almıyordu. Westinghouse’dan aldığı maaş da kesilmişti. Tek gelir kaynağı çok fazlı motor ve dinamolar için Almanya’dan gelen telif ücretleriydi. Tesla içinde düştüğü duruma rağmen yılmayacaktı. Araştırmalarının detayları zihninde olduğuna göre bu felaket herşeyin sonu değildi. Yardımına Uluslararası Niagara Komisyonu finansörü Edward Dean Adams yetişti. Adams, mucidi daha önceden tanıyor ve dehasına hayranlık duyuyordu. Tesla’ya araştırmalara devam edebilmesi için 500 bin dolar sermayeli şirket kurmayı ve 100 bin dolarlık hisse hibe etmeyi teklif etti. Tesla, laboratuvar için uygun yeri bulmakta gecikmedi. Kaybettiği makineleri temin etmek için Westinghouse ile görüşmeye başladı. Bu hassas dönemde en önemli yardımcısı George Scherff adında genç asistanıydı. Scherff zamanla Tesla’nın hukuk danışmanlığın, muhasebeciliğini, büro yöneticiliğini yanında yakın dostu olmuştur. 1893 yılında radyo alıcı ve vericileri üzerine verdiği ve gerekli altı temel ekipmanı açıkladığı seminerlerden sonra, laboratuvarı ve New York’un belirli yerlerindeki istasyonlar arasında işletilebilecek düzeneği kurdu. Adams ve Westinghouse’dan gelen destek sayesinde bayağı ilerleme kaydetmişti. Gerekli patentleri almadan önce Electrical Review’a başarılı denemeler yapıldığını bildirecekti. Houdson Nehri üzerinde bir teknede alıcı ile 40 kilometre uzaktaki laboratuvarından gönderilen sinyalleri yakaladığı bir deney yapmıştı. Bu Tesla’nın tasarladığı icatların sadece bir bölümüydü. 1898 yılında güdümlü taşıtların radyo dalgarıyla uzaktan kumanda edilmesi ile ilgili patent alacaktı. Bu konu telsiz iletisinin potansiyel ve mükemmel bir uygulamasını da barındırıyordu. Tesla radyo ya da otomasyondaki bu büyük ilerlemeyi kamuoyuna birlikte duyarabilmek için sabırsızlanıyordu.
Bir yıl önce, Niagara Şelalesi enerji şebekesinin devreye sokulması ve General Electric’in enerji nakil hatlarını tamamlamasından sonra sıranın en büyük düşü olan istasyondan istasyona telsiz enerji nakil projesine geldiğini söylemişti. Kendisinden o kadar emindi ki Mars ile iletişim sağlanabileceğini iddia ediyordu.
Electrical Review’da da Tesla’nın bugüne kadar ulaşılabilen mesafelerden daha büyük bir alanda elektrik akımını iletebilen alet geliştirdiği ve bu sayede atmosferin yoğun olmadığı ve üretilen akımın rahatça iletilebildiği rakımlarda belirlenecek terminale iletilebileği, uzak bir noktada aynı seviyede kurulacak diğer bir terminalin akımı çekerek dağıtımının yapılacağı duyuruluyordu.
Önceden yapılmış tüm tasarımları gölgede bırakacak bir ekipman kurmuştu. Çeşitli boyut ve türlerde bobinler ve yüksek frekans transformatörleri üretmişti. Bunların arasında milyonlarca elektromotif kuvvet üretebilecek düz-spiral rezonant transformatörler de vardı. Elektriksel rezonas Tesla’nın fikri değildi. Lord Kelvin’de daha önceden kondansatör deşarjının matematiksel potansiyelini hesaplamıştı. Tesla bu eşitliğe yeniden hayat vermiş ve uygulamaya koymuştu. Bilim tarihine, 1893 sonbaharında St. Louis National Electric Light Association’da radyo yayınlarının ilkeleri üzerine verdiği konferanslarla yeni bir ivme kazandıracaktı. Radyo’nun ilk kez 1895 yılında Marconi tarafından icat edildiği iddia edilse de kamuoyu önünde gerçekleştirilen ilk radyo iletişim gösterisi Tesla tarafından St. Louis’de gerçekleştirilmişti. İcatlarını çalışan makineler haline getirmek, çoğunlukla yalnız çalışmayı terçik eden ve yeni fikirlerin istilasına kapılıp giden Tesla için gittikçe daha büyük bir sorun oluşturmaya başlamıştı. Bu durum yeni vakup tüp fotoğrafçılık ışıklarında da yaşanıyordu. Tesla Colorado Springs’e yerleşir yeşleşmez tüm enerjisini hedefli bir çalışmaya vafedecekti. Marconi’nden önce dünya çapında bir telsiz sistemi kurmak, ve dünyanın birçok yerine ucuz enerji nakledebilmenin yollarını arıyordu. Colorado’da gerçekleştirdiği en büyük icadı olduğunu söyleyecekti. Ne zaman ve nerede olursa olsun düşük frekanslardaki radyo sinyallerinin neden olduğu bir olay tespit edilse bunun Tesla etkisi olduğundan bahsedilmeye başlanmıştı. Cihaz kurulduktan ve denemelar yapılmaya başlandıktan sonra en sert fırtınaları bile gölgede bırakacak elektrikli havai fişekler yaratabilmeye başlamıştı. Verici çalışırken kırk kilometre uzaklıktaki paratonerler dahi doğal yıldırımlardan çok daha güçlü ve sürekli ateşli arkların etki alanına giriyorlardı. Tesla, hayatında ilk kez araştırmalarının ayrıntıları üzerinde eksiksiz günlük tutmaya başlamıştı. Hertz’in 1888 yılındaki dinamik elektromanyetik saha teorisini doğrular nitelikteki araştırması elektromanyetik dalgaların, ışık dalgaları gibi düz çizgiler şeklinde yayıldığını söyleyecekti. Buna göre dünyanın yüzeyinin radyo dalgalarının iletilmesini engelleyeceği düşünülüyordu. Tesla, dünyanın iyi bir iletken olduğuna inanmayla kalmayıp, deniz seviyesinin çok daha yukarılarında olmayan, ulaşılabilir üst tabakalarının mükemmel bir iletken olduğuna inanıyordu. Yaptığı çok güçlü radyo alıcıları ile düzenli sinyaller almaya başlamıştı. Tesla, bu düzenli sinyallerin diğer gezegenlerden gelebileceğini düşünüyordu. Westinghouse’a mükemmelleştidiği cihaz ile dünyanın herhangi bir noktasına telgraf mesajı gönderbilmenin uygulamabilirliğini anlatmaya başlamıştı. Böyle bir haberleşme sistemi kurmanın daha büyük bir projenin yani enerji naklinin ilk adımı olabileceği konusunda onu ikna etmeye çalışıyordu. Tesla, böyle bir finansmanı elde etmek için ilk önce bir gösteri yapması gerektiğini biliyordu. Tesla, dünya çapında bir haberleşme ağından bahsediyor ve elinde gerekli patentleri bulunduruyordu. Westinghouse ve Morgan’a kurulacak ortaklığa kendi adının verilmesini Atlantik şebekesi için 100 bin dolar, Pasifik şebekesi için ise 250 bin dolar sağlanmasını istiyordu. Tesla’nın kuleleri yükselirken kendisine daha çok yüklenmeye başlamıştı. Almanya’lı mühendis Fritz Lowenstein’ın da kendisine katılmasını sağlamak için para göndermişti. Daha önce Edison ile çalışmış olan mühendis Otis Pond da onunla çalışmaya başlamıştı. Yıllar tarihin bu iki mucidi değerlendirildiğinde Edison Amerika’nın yetiştirdiği en büyük araştırmacı ve deneycisi olduğu ancak Tesla’nın gelmiş geçmiş en büyük mucit olduğu belirtilmektedir.